BİR DÜNYADIR KADINLAR; GÖZLERİYLE GÜLEN, KALPLERİYLE KONUŞAN, BAKIŞLARIYLA BÜYÜLEYEN...KADINLARIN BU GİZEMLİ DÜNYASINI KEŞFETMEYE VE KENDİNİZİ DAHA İYİ ANLAMAYA NE DERSİNİZ???HER ŞEY SİZİN İÇİN...

31 Mayıs 2008 Cumartesi

Cildiniz size gülümsüyor mu

Yaşam boyu üzerimizde taşıdığımız bir giysidir cildimiz. Mutluluğumuzu, mutsuzluğumuzu, sağlığımızı, hastalığımızı, huzurumuzu, stresimizi yansıtan bir ayna gibidir. İçimizin bir göstergesidir adeta. Biz ona nasıl davranırsak, ona ne kadar yatırım yaparsak o da bize o kadar güzel görünmeye çalışır. İçimizi güldürmenin, cildimizi güzelleştirmenin en etkili yollarından biri beslenme alışkanlıklarımızda gizli. Vücudumuzu bir makine olarak düşünürsek, mekanizmanın işlemesini sağlayan tüm elemanların birbirini önemli oranda etkilediğini söyleyebiliriz.
Vücudumuzdaki tüm organlar birbirini etkilerken; fizyolojik olaylar duygu ve düşünceleri, duygu ve düşünceler de bedensel tepkileri oluşturur, bu süreç yaşam boyu sürer durur.

Işıl şıl, sağlıklı bir cilde sahip olmak aslında bütün bir çabayı gerektirir. Mekanizmanın doğru işlemesini sağlamak için içten ve dıştan cildimiz için doğru davranışları geliştirmeliyiz. Temiz tutmalı, bol sıvı tüketmeli ve beslenmemize dikkat etmeliyiz.

Peki güzel bir cilde sahip olmak için nasıl beslenmemiz gerekir?

İlk önce nasıl beslenmememiz gerekir, ondan kısaca bahsedelim. Cilt sağlığı ve güzelliği üzerinde tereyağı, kırmızı et ve şekerli yiyeceklerin olumsuz etkisi vardır. Kızartma, kan dolaşımını ve ciltteki sebum oranını negatif yönde etkilemekte; sigara ve alkol de gözeneklerin tıkanmasına, ince çizgilerin belirginleşmesine ve cildin matlaşmasına neden olmaktadır.

Daha güzel bir cilde sahip olmak ve onu korumak için yapacaklarımız, aslında beden ve zihinsel sağlığımızı da doğrudan etkilemektedir. İşte yapmamız gerekenler:

- Zeytinyağı, çiçekyağı, mısır özü yağı gibi doymamış yağ oranı yüksek olan ürünlerin ölçülü kullanımı kalp ve damar sağlığını korumakta, bu da cilt güzelliğini artırmaktadır.

- Meyve ve sebzeler; zengin vitamin, mineral, doğal şeker ve lif kaynağıdır. Bunlar yaşlanma etkilerini azaltarak, cildin yenilenmesine yardımcı oluyor.

- Somon ve onun gibi yağlı balıklar, cildin su tutma kapasitesini artırarak yumuşak ve taze görünmesini sağlıyor. Nemli bir cilt daha diri oluyor ve kırışıkların oluşması gecikiyor.

- Portakal, kivi, ıspanak, tatlı patates ve biber, cildin darbelere karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Güneşe karşı dayanıklılık, cilde elastikiyet ve gençlik kazandırıyor.

- Soyalı ürünler cildin incelmesini ve kurumasını yavaşlatarak, yaşlanmayı geciktiriyor. Cildin kendini yenilemesine yardımcı oluyor.

- Süt ve süt ürünlerinin içindeki kalsiyum, ciltteki hücrelerin sürekli olarak kendilerini yenilemesini sağlıyor. Ciltteki su oranını dengeliyor dolayısı ile canlı bir cilde sahip olmaya yardımcı oluyor.

- Tam buğday ekmeği, kepekli makarna, yulaf ekmeği ise antioksidan deposu olarak cilde pembelik kazandırıyor ve gençleşmesine yarıyor.

- Havuç, ıspanak, kayısı ve şeftali ise cildi ultraviyole ışınlarından koruyor. Güneş ışınlarından zarar görmüş cildin kendini toplamasına yardımcı oluyor. Fazla güneşte kalmanın neden olacağı kırışıklık riskini azaltıyor.

- Çilek, portakal, kivi ve ıspanak, cilde elastikiyet ve dirilik sağlayan kolajen ve elastin yapısını koruyor. Özellikle çilek, sigaranın cilde verdiği zararlara karşı korunma mekanizması oluşturuyor.

Dolgun saçlara sahip olmanın ipuçları

Saçı daha iyi gösteren belli saç kesimleri vardır ama önce iyi saçın ne olduğunu anlamak gerekir, çünkü bilinenin aksine iyi saçın ince olması şart değildir. Saç kesimi "İyi", bir saç telinin çapına işaret eder. Bu yüzden, çok olan iyi saçlara sahip olabilirsiniz, çünkü bir santimetre kare’de birçok saç teliniz olabilir. Ayrıca çapı küçük olan ve hatta sayısı da az olan iyi ve ince saçlarınız olabilir. Yaş, diyet, stres, ilaç tedavileri ve diğer etkenler iyi fakat çok saçı inceltebilir ve seyreltebilirler.Saçın iyi veya hem iyi hem de seyrek olması sizin hangi seçimi tercih etmeniz gerektiğini belirler. Genel kural olarak, saç kısa ise ve tek boyda ise, daha dolgun gözükür.

Bu yüzden, her hangi bir iyi saç için en iyi 5 kesim şunlardır:

1- Küt kesim


Binlerce değişik şekli vardır. Kulak mememesi hizasındaki kısa küt kesim saçı çok sağlıklı ve gerçek sayısından iki kat daha fazla gösterir.

2- Kat kat kesim

Genellikle saç uçları aynı uzunlukta değildir. Omuz hizasında kesildiğinde iyi, seyrek saçlara hem tarz hem güzel bir sekil kazandırır ve bakımı kolaydır.

3- Düz kesim

Aynı uzunlukta kesilir. İnce veya oval yüzler için idealdir.

4- Kırık kesim

Herhangi kısa bir kesim olabilir. Genç kadınlarda cool bir hava oluşturur. Eğer 45 yaş üzerindeyseniz, çene ve gerdan profilinizde neler değiştirdiğine inanamayacaksınız. Ayrıca kısa ve kırık kesimler dikkati gözlerinizde toplar.

5- Orta boy kesim

Saçlarınız omuzlarınız hizasında hatta daha uzun olduğunda çok hoş bir şekil alır. Omuzlarınız üzerinde gezinirken, içindeki hafif katlarla hoş bir hacim kazandırır.

Ayrıca

- Saçlarınız omuz hizasında veya daha uzunsa, dilerseniz, özenle kesilmiş katlar saçlarınıza dolgunluk ve boyut kazandırır. Ancak, çok fazla kat yapılırsa, şekil bozulur ve iyi saç ince ve mat görünür.

- Saçınızın şekli başınızın boyutlarıyla uyumlu olsun. Kulak arkanıza ulaşabilen kesimleri tercih edin. Bu saçınızı doğal olarak daha çok gösterir.

- Eğer uzun görünmesini istiyorsanız, katlı kesimleri tercih edin. İyi saçlarda kısa kesim, biçim kaybetmeye başladığında kötü görünür.

Kaçınılması gerekenler

• Hafif ve kaliteli jöleleri tercih edin, ağır jöleler saçınızı sönük gösterir.

• Saçınızın her iki tarafını da 30 cm uzaklıktan spreylemiyorsanız parlatıcı ve silikon spreylerden kaçının.

Hacim kazandırın

Saçınız düz ve yumuşaksa ne yaparsınız? İşte size her yerde işinize yarayacak bir kaç ipucu.

1- Saçınızın dolgun görünmesi, hacim kazanması için en basit yollardan biri saçınızı kurutmaya başınızın yukarısından başlamanızdır. Çünkü saçlar kökten uca doğru kurur. Bu küçük ev hilesiyle saçınızı kendi kendine kurutmanız için biraz zamana ihtiyacınız vardır. Hacim verici şampuanlarla yıkadıktan sonra saçlarınızı düz tarayın, başınızın üstünde toplayın veya uçlarını yumuşak bir şekilde kıvırın. Saçlarınızı basit bir at kuyruk yapabilirsiniz. Bu saçlarınıza hacim kazandırır ve kısa, ince saçları bile bu şekilde kurutmak zaman alır.

2- İki adımda kurutun ve şekil verin. Saç kurutma makinesiyle yüksek ısıda kuruttuktan sonra saçınız %80 kuru iken şekillendirici kullanın. Şekil vermeye başlamadan önce saçınızı ne kadar çok kurutursanız, verdiğiniz şekil o kadar kalıcı olur ve dolgun gözükür.

3- Daha fazla hacim istiyorsanız, başınız dik bir haldeyken, saçlarınız yuvarlak bir fırça ile düz bir şekilde yukarı kaldırın. Bu başınızı eğip yapmanızdan daha iyidir.

4- Kolayca hacim kazanmasını mı istiyorsunuz? Yılladır saç uzmanları, saçları normalde istediğiniz yönün tersine taramanızı tavsiye etmişleridir. Bu işe yarar çünkü saçları bir yöne kaldırıp kurutursunuz ve daha sonra ters yöne tararsınız. Doğal olarak dik dururlar.

5- Saçlarınızı tersten kurutmanız saçlarınızı daha dolgun gösterebilir ancak dikkatli olun bazen bu işlem saçlarınızın elektriklenmesine neden olabilir.

Son birkaç ipucu

• Kısa saçlar, koyu renklerde daha kalın telli görünür, açık sarı ise daha ince gözükür. Eğer saçınız ince ve açık sarı ise, saçın yüzeyine sürülen parlatıcılar kullanarak, parlaklık ve boyut kazandırabilirsiniz.

• Kısa saçlarda daha az ısı kullanmanız ve bu yüzden saç kurutma makinenizin maksimum gücünü kullanmamanız gerektiğini duymuşsunuzdur. İşin aslı, saçlara uzun zaman ısı uygulamanızdır. Bu yüzden saçınızı yüksek ısıda ama kısa sürede kurutun. Düşük ısıda uzun süre saç kurutmayın.

• Bütün bunlar size uzun ve zahmetli geliyorsa piyasada bulunan saçlarınıza hacim kazandıran (Blendax gibi) şampuanlar vardır, bunları alabilirsiniz.

Yüksek hacimli saçlar için kolay ipuçları

Uzun saçlarla ilgili en büyük sorun, çabuk yıpranmasıdır. Kadınlar uzun ve yumuşak saç isterler ama dolgun ve gösterişli olmasını da isterler. İşte bunu elde etmenin birkaç yolu:

Dolgunlaştırıcı şampuanlar

Hacim veren şampuanlar saçın her bir teline etki ederler. Saçın her ihtiyacına cevap veren Blendax Dolgunlaştırıcı Şampuan’ını deneyin.

Daha fazla hacim

Saçınız kurur kurumaz hemen sönüyorsa, bir sonraki yıkadığınızda, bir sandalyeye oturun ve saçlarınızı dizlerinizin üstüne bırakın. Saçınızı, parmaklarınızı tarak gibi kullanarak tarayın ve kurumaya yakın saç kurutma makinesini kullanın. Saçlarınızı geriye attığınızda, saçlarınızın iki katı hacim kazandığını göreceksiniz.

Köpük yardımı

Hacim arttırmak için uygun olan şekillendirici ürün köpüktür ve geniş fiyat seçenekleri vardır.

Arkaya tarama

Saçlarınızı biraz arkaya taramak, kısa sürede hacim kazandırabilir ama saçlarınıza ne kadar yüklendiğinizin farkında olun. Çünkü fazla yüklenirseniz saç telleriniz zarar görebilir.

Çabuk hacim

Uzun saçlara hacim vermek için, havlu ile kurulayın ve saçlarınızı başınızın üstünde toplayın ve kalın bir lastik ile bağlayın. Saç kurutma makinesi ile kurutun ve daha sonra açın. Bu saçınıza çabucak hacim verecektir.

Güzelliğiniz için...

Sürekli makyaj yapan kadınlar için rötuş ipuçları ve diğer güzellik tavsiyeleri

Harika bir işiniz var ve işiniz gereği bir yerlere gitmeniz gerekiyor. Fakat küçük bir sorun var: makyajınız bozuluyor, rujunuz siliniyor, saçlarınız dağılıyor ve tırnağınız kırılıyor. Bu her çalışan kadının başına her an gelebilir. Ama bu kaderiniz olmamalı.

Dikkatlice yapılmış küçük bir planla en çok yıpranan iş kadınları bile, günün ilk ışıklarından gecenin ilerleyen saatlerine kadar, sakin, hoş ve bakımlı bir görünüşe sahip olabilirler.

Saç korkunuzu yenin

Saçınızda hangi modeli tercih ederseniz edin, saçınız görünüşünüzde önemli bir rol oynar. Saç bakımı evde başlar. Ama saçı gün boyu formada tutmanın bir çok yolu vardır.

Çözüm çok basit. İşe sert ve kısa modellerden uzak durarak başlayın. Saçınız uygun durumda ve parlak olsun ama yağlı olmasın. İnsanlar özellikle hacimli saçlara çok dikkat ederler. İncelik isteyen detaylı şekillerden kaçının. Sizin istediğiniz, yumuşak, kadınsı ve hoş bir saç.

Sağlıklı, iyi şekillendirilmiş, yıkanmış ve bakım yapılmış saçlar, gün içinde pek fazla ilgi gerektirmez. Eğer gerekli şekil verilmişse, yapılması gereken pek fazla bir şey yoktur. Düzenli yıkama, formunu ve hacmini korumada yeterli olacaktır.

Makyajınız size hizmet etsin

Güzellik uzmanları, makyajın bakımlı görünmek isteyen kadınlar için bir zorunluluk olduğunu söylüyorlar. Aklınızdan çıkmaması gereken ne zaman yapılması gerektiğini bilmektir. Makyaj tazelemek için özel zamanlar ayırmanıza gerek yok. Çalışma programınızın bir parçası olmalıdır. Yüzünüzü pudralamak, rujunuzu tazelemek sadece birkaç dakika alır ve bunu yaparsanız emin olun ki, gün boyu etrafınıza ışık saçarsınız.

Gün içinde düzenli olarak, makyajınızı kontrol edin, gerektiğinde rujunuzu tazeleyin. Kalıcı bir ruj kullanmıyorsanız bir şeyler yiyip içtiğinizde rujunuzu tazeleyin.

Gülüşünüz hep ışık saçsın

Kim olduğunuz ve ne kadar değerli olduğunuz konusunda dişleriniz çok şey anlatır. Güldüğünüzde bunu kendinize güvenerek yapmak istersiniz. Bunu diş fırçası, diş macunu ve diğer ağız bakım ürünleriyle gün boyu yapabilirsiniz.

Günde iki kez fırçalamak dişleriniz ve diş etleriniz için yeterlidir. Ama çalışan kadınlar bu işi özellikle yemekten sonra yapmalıdır. Yemeklerden sonra özellikle diş iplerine kullanarak yapacağınız bakım, dişlerinize inci beyazlığı getirecektir.

Eller her zaman iş başında

Çekici ellerin bakımı da evde başlar. Ama işte de ellerinizi yumuşak ve bakımlı tutmanın birçok yolu vardır.

İşe çantanızda ve çekmecenizde bir el kremi bulundurarak başlayabilirsiniz. Gün boyu ellerinizi yıkayıp kuruladığınızı düşündüğünüzde buna her zaman ihtiyaç olduğu muhakkak. Ellerinizin daima kremli olmasında yarar var.

Oje renginizi seçerken de dikkatli olmasınız. Koyu renkler diğerlerine göre daha fazla bakım gerektirir. Seçtiğiniz rengin kıyafetinizle uyumlu olmasını da ihmal etmeyin.

Cilt maskeleriyle ilgili her şey

Bugün kendinize fazladan özen gösteriyor, kendiniz için farklı bir şeyler yapmak istiyorsanız, neden bir cilt maskesi yapmayı denemiyorsunuz? İşte maskelerle ilgili aradığınız her şey burada! Cildinizi her gün düzenli olarak temizliyor olsanız bile, arada bir yapacağınız fazladan bakım göz çıkarmayacağı gibi, cildinizin daha da güzelleşmesini sağlar. Burada devreye cilt maskeleri giriyor. Maskeler, sivilceleri tedavi etmekten, cildi nemlendirmeye kadar pek çok işe yarar. Peki maske seçerken neleri bilmeniz gerekiyor? İşte temel maskeler:

Cildi arındıran ya da ciltteki yağı kontrol eden maskeler
Ne işe yarar? Bu tip maskeler genelde kaolin, ya da kil içerir. Kaolin ve kil gözeneklerdeki kir ve yağı çeker. Bunların yanı sıra akneye iyi gelen sülfür ve benzol peroksit gibi maddeler de içerirler.

Nasıl kullanılmalı? Maskeyi, yeni yıkadığınız temiz ve kuru cilde uyguladıktan sonra kurumasını bekleyin. Kuruduğunda sertleştiğini ve cildinizi gerdiğini hissedebilirsiniz. Ilık suyla yıkayın.

İpucu: Siyah noktalardan şikayetçiyseniz, maskeden sonra gözenekleri temizleyen bantlardan uygulayın. Bu şekilde daha çok siyah noktadan kurtulabilirsiniz.

Hangi cilt tipleri için uygundur? Yağlı ve kızarıklığa eğilimli ciltler.


Nemlendirici maskeler
Ne işe yarar? Nemlendirici maskeler, adı üzerinde, cilde nem kazandırır. Aloe vera, hyalüronik asit ve bitki yağları gibi suyu cildin yüzeyine çekip orada tutan maddeler içerirler.

Nasıl kullanılmalı? Nemlendirici maskelerin çoğu ya jel, ya da krem şeklindedir. Maskeyi temiz cilde uygulayıp 20 dakika kadar bekletin. Maskeyi çıkarmak için yüzünüzü yıkayabilir, ya da silebilirsiniz (Bu maskeler içerdikleri nemlendirici maddeler nedeniyle genelde sertleşmezler.).

Hangi cilt tipleri için uygundur? Kronik kuru ciltler.


İnceltici (ölü hücrelerden arındırıcı) maskeler
Ne işe yarar? Bu maskeler cildi soyan, alfa ve beta-hidroksi asitler gibi maddeler ya da peeling ürünlerindeki gibi granüller içerir. Bunlar, ölü hücrelerin atılıp, daha parlak ve taze bir cildin ortaya çıkması için yardımcı olurlar.

Nasıl kullanılmalı? Kullanımı maskenin içeriğine göre değişir. Çoğu zaman maskeyi temiz cilde uygulayıp 10 ila 20 dakika beklemek uygun olacaktır. Eğer fiziksel aşınma sağlayan eksfoliyant maddeler varsa, o zaman ambalajın üzerinde cilt maskeyi iyice emdikten sonra onu masajla cilde yedirmeniz gerektiği yazıyor olması muhtemeldir.

Hangi cilt tipleri için uygundur? Pul pul dökülen, kuru veya yağlı olan ama fazla hassas olmayan ciltler

Beş soruyla kilonu ölç

Dengeli ve sağlıklı beslenip beslenmediğinizden emin değilseniz kendinizi test etmenin zamanı geldi. Bu ufak testle kilolar hakkında ne kadar şey bildiğinizi anlamış olacaksınız. Her doğru yanıt için kendinize bir puan verin. Ne kadar doğru yanıt verirseniz, bir yıl sonraki vücut imajınız o kadar tatmin edici olacaktır...1. Alışveriş için en doğru zaman hangisidir?
a) Öğle yemeğinden önce, kahvaltı etmeden
b) Yemekten sonra, tok karnına
c) Buzdolabı boşaldığında


Doğru yanıt: b
Alışverişi mutlaka tok karnına yapmalısınız. Aç değilken zaaflarınıza karşı daha dirençli olursunuz. En doğrusu ne yemeniz gerektiğini hesaplamak, bir liste yapmak ve bu listenin dışına çıkmamaktır. Lezzetli yiyeceklere karşı koymak, alışveriş sırasında, buzdolabının karşısında olduğundan çok daha kolaydır.

2. Hafta içi her öğlen mayonezli bir sandviç yiyorsunuz. Sandviçinizden mayonezi çıkarmanızın bir yıl sonraki kilonuz üzerinde ne kadar etkisi olur?
a) Etkisi olmaz
b) 1 kilo azalır
c) 3 kilo azalır

Doğru yanıt: c
Bir tatlı kaşığı mayonez tam 100 kalori eder. Haftada beş gün sandviçinizi mayonez koymadan yerseniz, haftada 500 kalori tasarruf etmiş olursunuz. Bunun anlamı, bir yılda fazladan 3 kilo demektir.

3. Gün içinde aldığınız kalorileri öğünlerinize ne şekilde dağıtmalısınız?
a) Kuvvetli bir kahvaltı ve öğle yemeği, hafif bir akşam yemeği
b) Kahvaltıyı atlayıp, kalorileri öğle ve akşam yemekleri arasında bölüştürmek
c) Hafif bir kahvaltı ve öğle yemeği, kuvvetli akşam yemeği

Doğru yanıt: a
Vücut, günün erken saatlerinde alınan kalorileri çok daha kolay yakarken, geç saatlerde alınan kalorileri depolamaya meyillidir. Bu nedenle zayıflamak veya kilonuzu korumak istiyorsanız kuvvetli bir kahvaltı, normal bir öğle yemeği ve hafif bir akşam yemeğini alışkanlık haline getirmelisiniz. Ne yaparsanız yapın, asla öğün atlamayın. Bu, yağların depolanmasını garanti eder.

4. Egzersiz yapmanız için size en uygun zaman nedir?
a) Günün sonunda, vaktim olduğunda
b) Haftada iki defa sabahları, biraz erken kalkarak
c) Haftada iki akşam, hep aynı vakitte

Doğru yanıt: a ve c
Kendinizi motive etmediğiniz takdirde, bir son dakika randevusuna ilk olarak egzersizi kurban edeceğinizden veya vakit geldiğinde yorgun olacağınızdan emin olabilirsiniz. Atlatmayacağınızdan emin olmak için en iyisi sabah kalkar kalkmaz egzersiz yapmak ya da bir spor kulübüne kaydolup düzenli olarak devam etmektir.

5. Aşağıdaki yiyeceklerden hangisi şişmanlatmadan en iyi doyurur?
a) Hamburger ve patates kızartması
b) Peynirli ve jambonlu pizza
c) Bir dilim tuzlu tart ve yanında salata

Doğru yanıt: b
En uygun seçenek pizzadır. Sadece 270 kalori ve 14 gram yağ içerir. Ardından, 640 kalori ile tuzlu tart ve salata gelir. Hamburger ve patates kızartmasında ise tam 700 kalori vardır.

Mısır püskülü çayıyla kilolara son

Mısır püskülü deyip geçmeyin! Hem binbir derde deva, hem de kurutularak çay yapılıp içildiğinde kilo problemine son veriyor! Mısır püskülünün şifa kaynağı olduğunu belirten uzmanlar, çiçeklenme zamanı temmuzdan ağustosa kadar süren mısır püskülünün, döllenme başlamadan önce kesilip gölgede kurutulduktan sonra çay yapıldığını ifade etti. Mısır püskülünden yapılan çayın bin bir derde deva olduğunu belirten uzmanlar, faydalarını şöyle sıraladı: "Güvenilir bir idrar sökücü gerektiğinde, aynı zamanda etkili ve başka hiçbir zararı olmayan zayıflatma ve bedendeki yağı azaltma ilacı olarak kullanılan mısır püskülü çayını içebilirsiniz. Mısır püskülü tam olarak kurutulmadan uzun süre saklandığında, idrar söktürücü özelliğini yitirir ve dışkılamayı kolaylaştırır. Mısır püskülü çayı, taş yapıcı idrar yolları hastalıklarında, kalp ödeminde ve başka ödemlerde olduğu kadar böbrek iltihabı, mesane nezlesi, romatizma ve gut hastalığında da başarıyla kullanılabilir. Ayrıca çocukların ve yaşlıların yatağa işeme hallerinde ve böbrek sancılarında da yardımcı olur. Tüm bu rahatsızlıklarda, her 2-3 saatte bir yemek kaşığı dolusu çay alınmalıdır."

Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ayhan Barut da, son yıllarda mısır üretiminde büyük bir artış olduğunun altını çizerek, "Mısır geçen yıl ilk defa ithal edilmedi. Biz genel olarak mısırın danesinden faydalanırız, ama pazar oluşursa üretici püskülünden de faydalanmak ister. Bunun için önce üreticinin bilinçlendirilmesi gerekir. Ancak mısır püskülü döllenme zamanı alınırsa daneye zarar verir. Üretici burada seçim yapmak zorunda kalır. Mısır püskülünün pazarı olmadığı için seçimi daneden yana kullanmak zorunda kalır. Ancak mısır püskülünü üzerinde kuruduktan sonra ya da döllenmeden sonra alırsak üretici mısırdan iki kere para kazanmış olur" dedi.

Mısırın birinci ve ikinci ürün şeklinde olduğunu hatırlatan Barut, şöyle devam etti:

"Mısır püskülü birinci üründe alınırsa daha sağlıklı olur, çünkü ikinci üründe kimyasal maddeler daha çok kullanılıyor. Kimyasallar direkt mısırın püsküllerini etkiliyor. Püsküller kurutulup çay yapıldığı için insan sağlığına faydalı olalım derken zarar verilmesin."

25 Mayıs 2008 Pazar

Çiğ gıdalar: Neden sağlıklılar

Yazın sağladığı en büyük avantajlardan biri de çiğ gıdalar. Çünkü dişinizden cildinize kadar faydalılar. Yaz mevsiminin iyi yanlarından birisi de, sıcak yemekleri bir nebze daha az tüketip, sebze ve meyve gibi çiğ besinleri daha çok tüketmemiz. Bunun bir nedeni bu besinlerin yaz mevsiminde bolca bulunması, diğeri de sıcaklar. Ancak bunun yararı gözardı edilmemeli; çünkü bağışıklık sistemimizi güçlendiren, dişlerimizi çalıştıran, cildimizi güzelleştiren ve zayıflamamıza yardımcı olan hep bu çiğ gıdalar. Peki çiğ gıdalar neden bu kadar sağlıklı? Nedeni, yemek pişirme sırasında kaynayan suyun B ve C vitaminleri emmesi. Ayrıca çiğ besinlerde, pişmiş besinlere oranla daha fazla lif bulunuyor. Bunun nedeni pişme sırasında, sıcağın lifi parçalaması.İşte bundan dolayı, her öğünde en az bir porsiyon çiğ bir besin tüketmemiz gerekiyor. Ancak bunu abartmamakta fayda var. Çünkü diyeti tamamen çiğ gıdalar üzerine kurmaya kalkarsak, bu kez de ihtiyacımız olan protein ve karbonhidratlardan yoksun kalırız.

Beslenme programımza çiğ besinleri de dahil etmek, günlük olarak ihtiyacımız olan 5 porsiyonluk sebze ve meyveyi de almamızı sağlar. Üstelik yediklerimiz de çeşitlilik kazanmış olur. Çünkü yediğimiz şey sadece salata bile olsa, kıvırcıktan, domatese, havuçtan salatalığa kadar birçok farklı sebzeyi içermiş olur.

Salatalık potasyum ve demir açısından, domates ve kırmızı biberle havuçsa kansere neden olabilen bağımsız radikalleri azaltan antioksidan betakaroten açısından zengindir.

Çiğ besinlerin sağlığınıza katkısı burada da bitmiyor. İyi haber şu: Eğer kilo vermek istiyorsanız, çiğ besinler pişmişlerden gene daha faydalı. Nedeni çiğ gıdalar, pişmişlere oranla daha çok su ve lif içeriyorlar. Bu da daha uzun süre tok kalmanızı ve daha az yemenizi sağlıyor.

Çiğ gıdaların bir diğer yararı da dişlere. Çiğ gıda çiğnemek, diş etleriniz ve çeneniz için mükemmel bir egzersiz oluyor. Çünkü bunları çiğnemek, pişmiş yemek çiğnemekten biraz daha zor. Çiğneme hareketi, ağzınızın bu kesimine kan gitrmesini sağlıyor. Bu da dişleri sağlıklı yapıyor. Buna karşılık pişmiş besinlerdeki şeker seviyesi daha fazla olabileceği için diş çürümesine sebebiyet vermesi daha muhtemel.

Cildimiz de çiğ besinlerin yararından nasibini alıyor. Çiğ olarak tüketildiğinde, betakarotenli havuç ve domates bol miktarda vitamin içerir. Vücut betakaroteni sindirdikten sonra, bu A vitaminine çevrilir. A vitamini hücre gelişimine etki eder, cildin elastikiyetini sağlayan bir protein olan kolajen oluşumunu sağlar.

Cilt bakımı nasıl yapılır

Güzel bir cilde sahip olmak istiyorsanız, cilt tipinizi ve o cilt tipine uygun bakım ürünlerini tanımalısınız. Ayrıca bazı ürünler var ki, onlardan da kesinlikle uzak durmalısınız. Güzel ve sağlıklı bir cilde sahip olmak istiyorsanız, önemli olan kullandığınız ürünün ne kadar pahalı olduğu değil, cildinize ne kadar uygun olduğudur. Cilt gün içinde kirlenir. Bu nedenle biriken kirler, ter, yağ gibi kişisel salgılar ve dökülmekte olan ölü cilt hücreleri temizlendikten sonra cilt nemlendirilmelidir. Cilt tipleri ve cilt tiplerine uygun ürün tercihinde dikkat edilmesi gereken noktalar şunlar:

Kuru cilt: Kuru ciltlerde, kurutucu ve alkol içeren ürünler ciltten nemi söküp atacağı için tercih edilmemelidir. Hassas yumuşak sabun içermeyen likit bir temizleyici sonrası gliserin, hiyalironik asit gibi ürünlerle formüle edilmiş nem kaybını azaltan nemlendiriciler kullanılmalıdır. UVA ve UVB ışınlarına karşı koruyucu SPF15 ve üstü bir ürün, yıl boyunca dışarıya çıkmadan yarım saat önce açıkta kalan alanlara uygulanmalıdır.

Yağlı cilt: Yağlı ciltlerde aşırı yağlı ürünler, hassas ciltlerde ise daha az hasar verecek narin ürünler tercih edilebilir. Yağlı ciltlere özgün yağ bağlayıcı likit veya jel şeklinde temizleyicileri tercih edin. Krem bazlı, kakao yağı, lanolin içeren sabunlardan uzak durun. Losyon şeklinde suyu çekip tutan (humectane) maddeler içeren nemlendiricileri tercih edin. Ergenlik çağındaki gençlerde görülen hormon değişiklikleri nedeniyle yağlı ve akneye yatkın cildin temizliği ve doktor tarafından önerilen ürünlerin düzenli kullanılması önemlidir. Yağ içermeyen (oil-free) güneşten koruyucuları kullanın. Cildinize fazla parlak diyerek, yağı kurutmak için sert sabun, alkol, fırça, kese kullanmayın. Cilt temizliğini günde 2-3 kezden fazla yapmayın.

Karma cilt: Kozmetik olarak T bölgesi, yüzün yağlı alanları olan yanaklar, alın, burun ve çene daha fazla yağlıyken diğer alanlarda kuruluk gözlenir. Normal karma ciltler için olan temizleme ürünleri yanaklar için nazik, diğer bölgelerde ise daha sert etkilidir. Yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere uygulayacağınız nemlendirici T bölgesinde sivilceye yol açabilir. Tercih edeceğiniz güneş koruyucusunun da yağ içermemesine dikkat etmeniz gerekmektedir.


Cilt bakım ürünü seçerken bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta da bu ürünlerin içerikleridir.


Güneşten koruyucular: Kırışıklık ve güneş hasarını önleyen en etkili ürün güneşten koruyuculardır. UVB ve UVA ışınlarına karşı koruyucu özelliği olan, güneşten koruyucu faktörü (SPF) 15 ve üzeri olan ürünler cildin yaşlı görünmesini önlemektedir . Düzenli olarak güneşten koruyucu kullanmak derin kırışıklıklar ve koyu lekelerin oluşmasını engeller.

Tretinoin ve türevleri: Güneşin zararlı etkilerinden olan yüzdeki ince kırışıklıklar, koyu lekeler veya kabalaşmaya karşı etkilidir. Cilt renginin açılmasına , yenilenmesine yardımcı olur.

AHA (Alfa Hidroksi Asitler): Şeker kamışı, elma, üzüm ve limon gibi bitki ve meyvelerde doğal olarak bulunan asitlerdir. Cilt üzerindeki ölü hücrelerin dökülmesi ve bu sayede daha düzgün, yumuşak, renk düzensizliği olmayan yeni bir cilde kavuşulması sağlanmaktadır. AHA aynı zamanda cildin üst tabakası altındaki bağ dokusunun daha iyi üretimini, su kaybının ve ince kırışıklıkların azalmasını sağlamaktadır.


Kaçınılması gereken içerikler:

Propilen glikol veya sorbital bilhassa hassas ciltlerde tercih edilmez.

SLS (sodyum lauryl sülfat) ve SLES (sodyum lauret sülfat) gibi sürfaktanlar şampuan, diş macunu, traş kremi, kuru temizleme deterjanları bulaşık sabununda ve birçok endüstriyel temizlik maddesinde bulunur. Etki mekanizması nedeniyle duruladığınızı zannetseniz bile uzun süre saç ve derinizde kalıp yağ , nem ve amino asitleri söker atar. Ciltte kuruluk, kabalaşma ve yeni kıl ve deri oluşumunu bozar.

Kırışıklık ve güneş hasarını önleyen en etkili ürün güneşten koruyuculardır. UVB ve UVA ışınlarına karşı koruyucu özelliği olan, güneşten koruyucu faktörü (SPF) 15 ve üzeri olan ürünler cildin yaşlı görünmesini önlemektedir. Düzenli olarak güneşten koruyucu kullanmak derin kırışıklıklar ve koyu lekelerin oluşmasını engellemektedir.

Kilo vermeyi başarmak için

Deneyebileceğiniz binbir çeşit diyet var; ama önemli olan bunlardan hangisini seçtiğiniz; çünkü bu, kilo vermedeki başarınızı etkiliyor. Artık diyet programları konusundaki seçenekler neredeyse sonsuz. Zayıflama merkezleri, diyetisyenler, bir anda moda olup herkesin yaptığı diyetler... Diyet yapmak isteyene, diyet çeşidinden bol bir şey yok yani. Peki ama bunlardan hangisi sizin için en doğru seçim? Önerimiz, birilerine gidip, sizin için bir zayıflama programı hazırlamalarını söylemeden önce, kendinizin bir plan yapması.

Amaçlar

Tam olarak amacınız nedir? Sadece kilo vermek mi istiyorsunuz? Yoksa sağlıklı olmak da beklentileriniz arasında mı? Örneğin; kalp ve damar hastalıkları umrunuzda mı? Yapmayı düşündüğünüz diyette, bu hastalıkların riskini düşürecek bir beslenme şekli benimsemeye niyetli misiniz? Belki artritiniz var ve doktor egzersiz tavsiye etti. Ya da belki stresi azaltmak istiyorsunuz.

Yaşam tarzınızı değiştirmek istiyorsanız, amaç belirlemek son derece önemlidir. Eğer başarmak istediğiniz şeyin ne olduğunu bilmezseniz, bir şeyler yapmaya nasıl karar verebilirsiniz ki?

Kilo vermek istiyorsanız, öncelikle bu süreci dönemlere bölmelisiniz. Örneğin; diyelim ki vücudunuzda bulunan yağ oranını yüzde 30'dan yüzde 17'ye düşürmek istiyorsunuz. Bu, sizin uzun vadedeki amacınızdır. Kısa vadede ise, örneğin bir aylık bir süreç için, vücut yağ oranınızı yüzde 3'lük bir oranda düşürmeyi hedefleyebilirsiniz.

Amaçlarınızın gerçekçi, belirgin, ölçülebilir ve gözlemlenebilir olmasına özen gösterin.

Gerçekçilik
Eğer ulaşamayacağınız amaçlar belirlerseniz, sadece sıkıntı ve hayal kırıklığı yaşarsınız. Örneğin, eğer amacınız her gün iki saat boyunca egzersiz yapmaksa, kendinizi şimdiden başarısızlığa hazırlayın. Ama bunun yerine belki haftada üç kez, yarım saatlik egzersizleri amaç olarak belirlerseniz, başarma şansınız daha kuvvetli.

Belirginlik
Eğer amacınız kilo vermek ya da forma girmekse, bu çok geniş bir amaçtır. Bunu daha belirgin bir hale sokmalısınız. Mesela 10 kilo vermeyi ya da her gün 5 km koşmayı amaçlamak, son derece belirgin ve açık hedeflerdir.

Ölçülebilirlik
Kendinizdeki gelişmeyi ölçebilir olmalısınız. Bu noktada, belirginlikle ölçülebilir olmak birbirlerine paralel gider. Çünkü, verdiğiniz kiloyu, egzersizin miktar ve zamanını ölçebilirsiniz. Gözlemlenebilir olmaktan kasıtsa, başkalarının olduğu kadar, sizin de, kendinizdeki değişimleri fark edebilmenizdir.

Programınıza bağlı kalmak
Pek çok kişi, bir zayıflama programına girmekten kaçınıyor. Bunun, mali problemlerden, önerilen beslenme tarzına kadar pek çok sebebi olabilir. Ama sonuçta, eğer bir programa katılmak istiyorsanız, programın sizin ihtiyaçlarınızı karşılaması, mutlaka dikkate almanız gereken bir unsurdur.

Özellikle dikkat etmeniz gereken üç ana nokta var:
Kişisellik: Bu, zayıflamaya dair geçmiş deneyimlerinizle ilgilidir. Sizden istenileni yapabilirliğiniz, motivasyon, programı algılayış şekliniz ve engellerin üstesinden gelme konusundaki yetenekleriniz ve isteğiniz gibi.

Program: Program size uygun mu, esnek mi? Ücretini karşılayabiliyor musunuz? Ne kadar zaman ayırmanız gerekiyor? Sıkılmanızın önüne geçecek kadar, ilgi çekici bir program mı?

Çevre: Uygulayacağınız program, ne tür bir destek sunuyor? Bu programı uygulamanızı engelleyecek durumlar mevcut mu?


Motivasyon

Motivasyon, çoğunlukla iradeyle karıştırılır. Oysa irade ve nefsinizi kontrol etme yetiniz, genellikle doğuştan getirdiğiniz bir özelliktir. Ama içinde bulunduğunuz durum ve çevre, motivasyonuzu etkileyen faktörlerdir.

Motivasyonunuzu artırmanın yolları şunlar olabilir:

  • Gerçekçi amaç ve beklentilere sahip olmak
  • Planınızda her şeyin mükemmel gitmeyebileceğini, gecikmeler ve beklenmedik durumlar olabileceğini kabul etmek
  • Hoşlandığınız aktiviteleri seçmek
  • Sizin için özel olarak hazırlanmış bir diyet programı
  • Kendinize seçenek ve esneklik tanımak.
  • Kısa ve uzun dönem hedeflerinizi ölçmek
  • İstediğiniz sonuca ulaşamadığınızda, kendinize ceza vermekten kaçınmak.


Hayat boyu edineceğiniz alışkanlıklar
Hangi programı seçeceğinize karar verirken en önemli soru şudur: Bu, geçici bir çözüm mü, yoksa bunu hayatınızın geri kalanında uygulayabilecek misiniz? Bu nedenle de en iyisi bir uzmanla görüşüp, kendinize uygun bir beslenme ve egzersiz programı almaktır. Ne de olsa, bu programı uygulamak zorunda kalan kişi siz olacaksınız.

Çocuğunuza ayakkabı alırken

Çocukların ayakları çabuk büyür... Sık sık da yeni ayakkabı almak gerekir... Çocuk ayakkabıları kaliteli malzemeden yapılmış olmalı ve ayağa tam oturmalıdır. Ayakkabı ayağa ufak geldiği takdirde ayağı sıkıp hatalı duruşa neden olabilir. Bu nedenle doğru ayakkabıyı almak çok önemlidir... 1 ile 3 yaşındaki çocukların her altı veya sekiz haftada bir ve 3 ile 6 yaşındaki çocukların da dört ile altı ayda bir olmak üzere ayaklarının büyüyüp büyümediklerini kontrol edin. 3 ile 6 yaş arasındaki çocukların ayakları yılda iki veya üç numara birden atar. Çocuğunuz, ayakkabısı ayaklarını sıktığında yakınmaz, ağlamaz. Çünkü o yaşlarda olan çocukların ayakları fazlasıyla yumuşak ve esnek olur. Ayakları, çok küçük ayakkabılara da ağrısız ve acısız bir şekilde sığabilir. Bu nedenle de çocuğun ayağına sağlıklı olan şekli vermesi için ayakkabı seçimi çok önemlidir. İşte size birkaç ipucu...

Çocuğunuza ayakkabıyı öğleden sonra alın...

Çocuk ayakkabısını sabah saatlerinde değil, öğleden sonra satın alın. Çünkü çocukların da ayakları büyüklerde olduğu gibi gün içinde şişebilir. Bu da ayağı normalden daha büyük gösterir. Böylece ayağa büyük numaralı ayakkabı alma riski artar. Veya tersi de olabilir...

Ölçüm yöntemleri...

Çocuğunuz yanınızda olmadan ayakkabı almayın. Küçük çocukların da ayakkabı alırken ayakkabıyı denemesi gerekir. Çocuğunuzun ayak ölçüsüne güvenmek yerine, uygun ayakkabıyı bulmak için deneme yanılma yöntemlerini tercih edin. Bunu da çocuğunuzun sağlığı için yapın.

Baş parmakla ölçüm...

Ayakkabının ucuna baş parmağınızla bastırarak, ayakkabının çocuğunuzun ayağına tam oturup oturmadığını, büyük gelip gelmediğini anlayabilirsiniz. Ayakkabı en uzun ayak parmağından bir baş parmak ölçüsüyle uzun olmalıdır. Bu esnada çocuğunuzun ayakta durması gerekir. Ancak aslında bu yöntemin güvenirliği pek yoktur. Çünkü çocukların çoğu, ayaktayken ayakkabılarına baş parmağınızla bastırdığınızda otomatik olarak ayaklarını kasarlar ve bu da ayakkabının bolmuş gibi durmasını sağlar.

Karton kalıp...

Çocuğunuzun ayak numarasından daha kesin bir yöntemle emin olmak istiyorsanız ve etrafta ayağı ölçmek için hiç birşey yoksa, çocuğunuzun ayağının taslağını çıplak olarak bir kartona çizin. En uzun ayak parmağına 12 milimetre daha katın ve kartonu öyle kesin. Karton ayak kalıbı ayakkabıya oluyorsa, ayakkabı uygundur. Her ayak için ayrı şablon hazırlayın. Çünkü ayakların ölçüleri farklı olabilir.

Özel öçümler...

Ayakkabının genişiliği de ayağa uygun olmalıdır. Özel ayakkabı mağazalarında ayağın genişliğini ve uzunluğunu kolayca ölçebilen ölçerler olur. Bunu satıcıya sorun...

Ayakkabının Malzemesi

Kararsız kaldığınız durumlarda; yumuşak, hafif ve esnek olan ayakkabıyı tercih edin. Bu tür ayakkabılarla hareket etmek daha kolay olur. Ayrıca ayakkabının tabanı kaymaya karşı dayanıklı bir malzemeden olmalı. Topuksuz olması da kaza riskini biraz da olsa azaltmaya yarar.

Ayakkabı alırken, destekleyici mantar tabanlardan uzak durun. Sağlıklı çocuk ayaklarının harekete yani antremana ihtiyacı vardır ve kendi kendilerini dengelemeleri iyidir.

Ayakkabıların dışı, hava alabilecek bir yapıda ve su geçirmez olmalıdır. Böylece ayakların uzun süre ayakkabıda durması sonucu oluşacak nemin dışarıya çıkması kolaylaşır. Ayakkabının içi ise ayaklarda oluşacak nem ve teri kolayca emip, dışarıya atabilecek malzemeden yapılmış olmalıdır.

Spor ayakkabılar, günümüzde bahsedildiğinden daha iyidir. Oldukça esnek olmakla birlikte ayakları sıkmazlar. Ancak topuk başlığının ve tabanın sağlam olmasına ve ayakta oluşacak nemi dışarıya atabilecek yapıda olmasına dikkat edin.

Cila ve sentetik maddeden yapılmış lastik çizmeler ve ayakkabılar, ayakların terlemesine neden verir. Bu nedenle kısa süreli giyilmelidirler.

Çocuğunuzun son modaya uygun giyinmesini isteseniz de giyeceği ayakkabıda kullanılan malzemeye de çok önem vermeyi unutmayın. Modaya uygun olmakla birlikte, dengeli, sağlıklı ve rahat ayakkabılar olmasına önem verin. Ya da bazen onu bırakın çıplak ayak gezsin.

Aldığınız ayakkabının malzemesinin uzun ömürlü olması konusunda endişelenmeyin. Çocuğunuz hiç ummadığınız hızda ayakkabıyı bile belki de daha eskitmeden büyüyecektir.

Yiyecek alırken bunlara dikkat edin

Öğünlerinizin çoğunu evde hazırlıyorsanız, aylık mutfak masrafınızın da farkındasınızdır. Peki daha az para harcayarak nasıl daha iyi bir mutfak alışverişi yapabilirsiniz? Aldıklarınızı nasıl en iyi saklarsınız?

Yiyecek alışverişinin, bir evin toplam gelirinin yaklaşık yarıya yakınını teşkil ettiği düşünülecek olursa, işin hem ekonomi, hem de hijyen tarafını düşünmek ve bilinçli bir tüketiciye dönüşmek neredeyse bir zorunluluk. Peki nelere dikkat edilmeli?

Yiyecek satın alırken;

  • Satın alma kararı vermeden önce şu hususlara dikkat ediniz.
  • İlk adımda günlük, haftalık, aylık satın alınacak besinleri belirleyiniz.
  • Kuru besinleri (un, bulgur, pirinç, makarna, nohut, mercimek, şeker vb.); kapalı teneke, şişe veya kutularda satılan yemeklik margarin ve sıvı yağ, zeytin ve salçayı aylık olarak satın alınız.
  • Et haftalık veya günlük alınabilir ancak haftalık alınırsa buzlukta dondurarak veya kavurarak saklayınız.
  • Ekmek veya sütü günlük satın alınız, eğer süt haftalık alınacaksa yoğurt yaparak buzdolabında saklayınız.
  • Aylık satın alınacak besinlere karar verdikten sonra haftalık satın alınacaklar için beslenmeye yeter miktarda para ayırınız ve satın alınan malın maliyetini yükseltmesi nedeniyle veresiye alışveriş yapmaktan sakınınız. Çünkü sonuçta alınanlar aynı miktar gelirle ödenecektir.
  • Gerçekçi bir planlama yapabilmek için piyasada bulunan yiyeceklerin fiyat ve kalitesini değişik yerlerden kontrol ediniz.
  • Semt pazarları genellikle manav ve bakkallardan daha ucuzdur. Aylık alınacak besinleri ise tüketim kooperatifleri gibi daha az karla satış yapan yerlerden alınız.


Alışveriş esnasında;

  • Alışverişe giderken mutlaka nelerin satın alınacağını gösteren bir liste yapınız. Ancak listede bulunan bir yiyecek o hafta pazara az gelmişse fiyatı yüksek olabitir. O zaman onun yerine geçebilen başka bir yiyecek satcrı alınız.
  • Mevsimlik sebze ve meyveler turfanda olanından daha ucuz,daha lezzetli ye daha besleyicidir. Her mevsim pazarda en bol bulunan sebze ve meyvelerden satın alınırsa daha az parayla daha dengeli beslenme sağlanmış olur.
  • Paketlenmiş besinsatın alırken dikkatli olunuz; ünkü verilen paranın bir bölümü kullanılan ambalaja gider. Paketlenmiş yiyecek ve içeceklerden en çok satın aldığımız konserve, süt, meyve suları, bisküvi vb. meyve esansları,besin boyaları ve katkı maddeleri eklenerek hazırlanmış maddelerdir.Bunların hepsinin tabii ve taze olanları daha ucuz ve daha besleyicidir.
  • Paketin içinde neler olduğunu üzerindeki etiketten inceleyiniz.Boya katılmamış olanları ,özellikle duyarlı kişilerde ve çocuklarda alerji yapabilir.
  • Paketin veya ambalajın delik,hasarlı olmamasına ve son kullanma tarihine dikkat ederek alınız.Konserve ve süt kutularında yarık, çatlak, kapaklarda bombe (dışa dönüklük) olmamalıdır. Özellikle pastörize sütlerde şişenin üstündeki tarih bir günü,uzun ömürlü sütlerde bir ayı geçmemiş olmalıdır.
  • Satın alınan besinlerin kalitelerine dikkat ediniz. · Kuru fasulye, nohut, mercimek, un, bulgur ve pirincin taşlı, topraklı, böceklenmiş ve küflenmiş olmamasına dikkat ediniz.
  • Meyvelerin iri ve gösteritli olanları değil, düzgün, çürüksüz, pörsümemiş sulu ve lezzetli olanlarını seçiniz. Örneğin; iri, gösterişli starking elmanın içi unlandığından, küçük Amasya elmasından daha lezzetsizdir. Portakalın kabuğu ince olanı, mandalinanın çekirdeksiz olanını seçiniz.
  • Yeşil yapraklı sebzelerin yaprağı bol ve yeşil olanları, patatesin yeşillenmemiş ve çillenmemiş olanları iyidir. Yeşil fasulyenin kırıldığında gevrek ve kılçıksız olanını seçiniz.
  • Yumurtanın en kalitelisi taze ve iri olanıdır. Yumurtanın sarısının koyu ve açık sarı olması besin değerini fazla etkilemez; taze yumurtanın hava boşluğu çok küçüktür, ele alınınca hafif değildir ve sallanırken ses gelmez.
  • Balığın iri veya küçük olması besin değerini etkilemez, taze olması önemlidir. Taze balığın solungaçları kırmızı, pulları yapışık, görünüşü diridir ve hoş ~Imayan bir kokusu yoktur.
  • Etin yağsız olanının besleyici değeri daha yüksektir.Süt kuzusunun etinin önemli bölümü sudur. Kahvaltılık margarinlerin su oranı da yemeklik margarinden daha yüksektir.
  • Saklama imkanı yoksa israfı azaltmak için gerektiğinden çok besin almayınız.


Yiyecekleri satın almak kadar uygun koşullarda saklamak da önemlidir.

  • Pirinç, bulgur, kuru fasulye, nohut gibi besinleri içerindeki taş, toprak ve diğer yabancı maddeleri ayıkladıktan sonra bez torbalarda saklayınız.
  • Yağları kapalı olarak serin ve ışıksız yerde sakayınız.
  • Taze sebzeler dayanıksızdırlar. Ispanak, marul gibi sebzeleri, köklerindeki çamur, toz ve toprakları gidecek şekilde yıkadıktan sonra naylon torbalara koyarak buzdolabında 3-5 gün saklayabilirsiniz. Diğer taze meyve ve sebzeleri de çamurluysa yıkadıktan sonra, çamuru değilse yıkamadan naylorı torbalara koyarak buzdolabında saklayınız. Naylon torbanın birkaç yerinde delik olursa. saklanırken fazla nemden çürürneleri önlenir.
  • Patatesi orta nemli, karanlık, hava akımı olan yerde saklayınız. Kuru soğanı serin ve kuru yerde saklayınız.
  • Günlük tüketeceğinizden çok et satın aldığınızda pişirilecek miktarlara ayırarak, buzlukta birkaç hafta saklamanız mümkündür.
  • Yumurtayı buzdolabında bir iki hafta (tazeliğini yitirmeden) saklayabilirsiniz. Yumurtayı yıkamadan saklayınız ve kullanacağınız zaman yıkayınız.
  • Her türlü sütü buzdolabında saklayınız.
  • Pastörize sütü, yazın bir gün, kışın iki-üç gün içinde tüketiniz.
  • Hiç bir işlem görmemiş sütü önce kaynatınız ve iki gün içinde kullanınız.
  • Uzun ömürlü sütü açtıktan sonra en geç üç gün içinde tüketiniz.
  • Ekmeği günlük alınız. Naylon torba içinde uzunca süre tutulan ekmek küflenebilir. Küfler görünür olabileceği gibi, gözle görünmeyebilir. Ekmek iki günden daha uzun bekleyecekse buzluğa koyarak dondurunuz. Yenmeden bir saat önce buzluktan çıkarınız.
  • Eğer derin dondurucuya sahipseniz yiyeceklerinizi daha uzun süre saklayabilirsiniz. Ancak derin dondurucudan çıkardığınız yiyecekleri; çözüldükten sonra yeniden dondurmayınız.
  • Satın aldığınız dondurulmuş gıdaların etiketlerini mutlaka okuyunuz.

Toksin Atıcı Diyet

İlk Hafta
Her gün aynı menü uygulanmalıdır. Pazr günü öğle yemeğinde sevilen bir şeyler yemek mümkündür ve akşam hafif beslenme iyi olur. Her gün tatlandırıcı olarak dört kaşık bal, yemekler için limon, sirke, aromatik otlar kullanılabilir. Su, yeşil çay, bitki çayları içilebilir. Kahvaltı Çay, üç peksimet dilimi ve bal Ara Atıştırma 250 gr. mevsim meyvesi Öğle Pişmiş sebze (patates ya da kabak-fasulye-kuşkonmaz-enginar-havuç olabilir.), pilav (dört silme kaşık pirinç, bir kaşık zeytinyağı ya da tereyağ ile. Ara Atıştırma 250gr. mevsim meyvesi Akşam Pişmiş sebze (öğlen için önerilenlerden biri seçilebilir), haşlanmış beyaz et, bir paket kepekli kraker
İkinci Hafta
Her gün bir litre, öğle ve akşam yemeklerinden önce de birer bardak su, bir litre yeşil çay (üç kaşık şekerle tatlandırılmış) içilmelidir. Salı, Perşembe ve cumartesileri, günün yemekleri arasında bölerek 15 gr. yağ kullanılmalıdır. Tatlandırıcı olarak, günde üç kaşık şeker ya da bal kullanılabilir.

Pazartesi
Kahvaltı: Kahvenin ardından, 250 gr. az yağlı süt, 100 gr. ananas ( ya da elma, armut, portakal), 100 gr. muz
Öğle 250 gr. az yağlı süt ya da 250 gr. yağsız meyveli süt ve yahut 200 gr. muz ya da 200 gr. ananas (veya elma, armut, portakal)
Akşam 250 gr. az yağlı süt ya da 250 gr. yağsız yoğurt, 100 gr. muz, 400 gr. ananas (ya da elma, armut, portakal)

Salı
Kahvaltı kahve, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt, yedi adet kuru erik
Öğle 150 gr. mevsim meyvesi, kuşbaşı hindi, 50 gr. kepek ekmeği
Akşam 150 gr. mevsim meyvesi, 150 gr. dana eti, maydanozlu marul, 50 gr. kepek ekmeği

Çarşamba
Kahvaltı Kahve, 250 gr. az yağlı süt, 100 gr. muz, 100 gr. ananas (ya da elma, armut, portakal)
Öğle 150 gr. yağsız ve sossuz, haşlanmış mantı
Akşam 150 gr. mevsim meyvesi, bir tas makarna çorbası, 50 gr. kepekli ekmek

Perşembe
Kahvaltı Kahve, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt, yedi adet kuru erik
Öğle 150 gr. mevsim meyvesi, 200 gr. piliç göğsü, 50 gr. kepekli ekmek
Akşam 150 gr. mevsim meyvesi, maydanozlu marul, 50 gr. kepek ekmeği

Cuma
Kahvaltı 250 gr. kahve, 250 gr. az kaymaklı süt, dört kaşık yulaf ya da arpa
Öğle 150 gr. mevsim meyvesi, 100 gr. kuru fasulye ( ya da 200 gr. süzülmüş pişmiş fasulye), kereviz, soğan ve rezeneyle birlikte hazırlanır, 30 gr. kepek ekmeği
Akşam 150 gr. mevsim meyvesi, bir tas makarna çorbası, 50 gr. kepek ekmeği

Cumartesi
Kahvaltı Kahve, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt, yedi adet kuru erik
Öğle Limonlu ıspanak ya da pazı (ıspanaklar haşlanır, limon ve biraz yağla servis yapılır), 200 gr. dana ızgara, 125gr. yağsız meyveli yoğurt
Akşam Limonlu fasulye, 300 gr. ızgara alabalık, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt

Pazar
Kahvaltı Kahve, 250 gr. kaymaklı süt, dört kaşık yulaf ya da arpa
Öğle 150 gr. mevsim meyvesi, 200 gr. piliç göğsü, 30 gr. kepek ekmeği, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt
Akşam 150 gr. mevsim meyvesi, yeşil salata (rezene, kereviz, havuç, domates), ince bir dilim yağsız peynir, 30 gr. kepek ekmeği, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt

Üçünçü Hafta
Günde 20 gr. saf yağ, tuz, limon, aromatik otlar ve baharatlar kullanılması uygundur. Kabul edilen tatlandırıcı, günde üç kaşık şeker ya da baldır. Günde bir buçuk litre, öğle ve akşam yemeklerinde birer bardak maden suyu içilmelidir. Yeşil çay, kahve ve bitki çayları da içilebilir.

Pazartesi
Kahvaltı Kahve, 250 gr. az kaymaklı süt, 30 gr. kepekli peksimet
Ara Atıştırma 250 gr. mevsim meyvesi
Öğle Salata, 100 gr. piliç göğsü, ada çayıyla birlikte, limonlu pazı, 50 gr. kepek ekmeği
Ara Atıştırma 125 gr. yağsız meyveli yoğurt
Akşam Bir tas makarna çorbası, 80 gr. yağsız çiğ jambon ya da salam, salata, 50 gr. kepek ekmeği

Salı
Kahvaltı Kahve, 250 gr. az yağlı süt, 30 gr. kepek ekmeği
Ara Atıştırma 120 gr. muz
Öğle Karışık salata, tavada hindi göğsü, limonlu fasulye, 50 gr. kepek ekmeği
Ara Atıştırma 125 gr. yağsız yoğurt
Akşam Limonlu havuç, bir yumurta, enginar, 80 gr. kepek ekmeği

Çarşamba
Kahvaltı kahve, 250 gr. az yağlı yoğurt, üç kaşık buğday
Ara Atıştırma 250 gr. mevsim meyvesi
Öğle Karışık salata, 100 gr. tavada hamburger, limonlu ıspanak
Ara Atıştırma 125 gr. yağsız meyveli yoğurt
Akşam Karışık salata, yumurtalı pırasa, 80 gr. kepek ekmeği

Cuma
Kahvaltı Kahve ya da çay, 30 gr. kepekli peksimet, 125 gr. yağsız meyveli yoğurt
Ara Atıştırma 120 gr. muz
Öğle Karışık salata, 150 gr. ızgara balık, limonlu rezene, 80 gr. kepek ekmeği
Ara Atıştırma 125 gr. yağlı yoğurt
Akşam Bir tas çorba, 80 gr. ton balığı, salata, 50 gr. kepek ekmeği

Cumartesi
Kahvaltı Kahve ya da çay, 125 gr. yağlı yoğurt, 30 gr. kepekli peksimet
Ara Atıştırma 250 gr. mevsim meyvesi
Öğle Karışık salata, 100 gr. ızgarada yağsız et, limonlu şalgam, 80 gr. kepek ekmeği
Ara Atıştırma 6 adet erik kurusu
Akşam Karışık salata, limonlu füme et, limonlu fasulye, 80 gr. kepek ekmeği

18 Mayıs 2008 Pazar

Güzellik maskeleri

Para harcamadan doğal yollarla güzelleşmek istiyorsanız işte size bazı formüller...
Yumuşaklık sağlayan maskeler
Yüz soğuğa maruz kalıp tahriş olmuşsa, mutlaka yumuşaklık verici maske uygulanmalıdır.
Nasıl yapılır?
1) İyi cins bir kaşık bal sulandırılmalı ve yüze sürülmeli. 20 dakika böyle kalıp sonra ılık gül suyuna batırılmış pamuk ile yüz silinmelidir.

2) Büyük bir tencerenin yarısına kadar su konup, ocakta ısıtılır. Bu su üzerine oturtularak ufak madeni bir kaba 1 kaşık keten tohumu unu, 2-3 misli su ile karıştırarak hamur haline getirilmeli, ılık halde yüze incecik sıvanmalı. 20 dakika bekletildikten sonra ılık su ile yıkanmalıdır.

3) 3 veya 4 adet olgun muz az ılık su ile ezilerek yüze sürülmeli, 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yüz yıkanmalıdır.

Yüz kırışıklığını önlemek için

1) Bir yumurtanın akı çırpılıp, yüzün kırışmaya yüz tutmuş ya da kırışması muhtemel kısımlarına krem gibi sürülür. Orada kuruyuncaya kadar, 20 dakika kadar bırakılmalı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Her 15 günde bir tekrarlanmalıdır.

2) Bir kapta bir yumurta akı, 20 gram iyi zeytinyağı, 15 gram defne suyu ve 10 gram şap (ince dövülmüş) çırpılarak karıştırılır ve krem haline getirilir. Sonra bir tülbente sıvanır ve tülbent elektrik ısıtıcısı ile uzaktan biraz ısıtılır. Bez üzerindeki macun hafif katılaşınca ılık halde yüze konur. 20 dakika sonra çıkarılır ve ılık su ile yüz yıkanır. Her ay 2-3 gece tekrarlanır.

3) Bir yumurtanın sarısı, 1 kahve kaşığı çiğ süt ile birlikte çırpılır ve yüze krem gibi sürülür. 20 dakika tutulup içine 3-5 damla limon damlatılmış su ile yüz yıkanır.

4) Bir fincan havuç suyuna 1 fincan salatalık suyu karıştırılarak pamukla yüze sürülür. 20 dakika sonra yüz ılık su ile yıkanır.

5) Yarım paket pasta mayası, 1 yumurta sarısı ve 1 kaşık zeytinyağı ile karıştırılıp yüze kalınca sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır. Kuru ve yağsız ciltlere çok iyi gelir.

Yağlı ciltler için yüz maskesi

Marul ince kıyılıp, bez içinde sıkarak suyu çıkartılmalı ve pamukla yüze sürülmeli. Bu, su gözenekleri temizleyerek cildi genç ve canlı hale getirir.

Yüzü renklendirmek için

Yüz renginin güzel ve taze olması için her gün 1 çay bardağı havuç suyu için. Ayrıca mevsimin taze sebze ve meyvelerinin de suyunu sıkarak için. Ara sıra 1 dilim limonu yüzünüzün her tarafına sürün. Yüzü parlatır ve tazelik kazandırır. Ya da gül suyunu koyu çay ile karıştırıp, ya losyon gibi sık sık yüzünüze sürün ya da bir tülbendi buna batırarak, kompres şeklinde yüzünüze uygulayın.

Altı günde forma girin

Biraz soluklanmak ve hafiflemek için, fitness uzmanı ve "sıkılaştırıcı" Karine Baillet tarafından hazırlanan outdoor bir reçete. Şehir dışında: Kendinize 2-3 kilometrelik bir parkur seçmekle işe başlayın. İlk 10 dakika boyunca koşmayın, kısa ve sık adımlarla yürüyün. Daha sonra 20 dakika boyunca koşun. Somut hedefler belirleyin. Örneğin 200 metre uzaklıktaki ağaca kadar yürüyeceğim, diğerine kadar yürüyüşümü tempolu hale sokacağım ve sonra koşacağım. Zaman ve mesafeyi aynı şekilde ayarlayarak bunu en az on kere tekrarlayın. Yeterince antrenmanlı olduğunuza inanıyorsanız, elektrik direği, ağaç gibi hedeflere doğru kısa ve tempolu adımlarla yürüyün ve diğer hedefe doğru hızınızı sürekli arttırın. Şehirde: Bir parkı ya da az kullanılan yolları tercih edin. Hedefler bir bank, bir trafik levhası ya da bir sokak lambası olabilir. Spordan sonra: Kalçalarınızda ve bacaklarınızda kırıklık olmaması için 5 dakika daha yürüyün ve rahatlama hareketlerini uygulayın.

Bacak arkaları için: Bir ağaca (duvar da olabilir) yüzünüzü dönün ve ellerinizi gövdesine yaslayın. Bir bacağınızı öne doğru bükün diğerini gergin tutun. Topuğunuzu yerde tutarak ağacı hareket ettirmek istiyormuşsunuz gibi itin. 30 saniye boyunca bu pozisyonu koruyun. Daha sonra aynı hareketi diğer bacak için uygulayın. Gövdenizi yumuşak hareketlerle dizinize doğru eğin ve nefesinizi düzenli ve yavaş almayı ihmal etmeyin. Pozisyonunuzu 30 saniye koruyun ve bacağınız değiştirerek devam edin.

Salı sabahı, bisikletle gezinti

Şehir dışında:
Bisikleti önce 5 dakika boyunca düz bir alanda sürün, sonra 30-40 dakikalık bir gezintiye çıkın. Vitesi düşürerek pedalların daha yavaş dönmesini sağlayın. Böylelikle kalbiniz daha çok çalışacak ve daha az yorulacaksınız. Koltukta gergin oturmayın ve gidonu çok sıkı tutmayın. Vücudunuzun üst kısmını gevşek tutun ve bu zamanı karnınızı çekip iterek kaslanması için hareket ettirmekte kullanın.

Şehirde: Önce arabaların vızır vızır geçmediği, sakin bir yol bulun. Demin açıkladığımız yöntemle bisikleti sürün ve kalabalık yollarda da konsantrasyonunuzu korumaya bakın.

Kalçalar için: Yine bir ağaca veya duvara karşı yüzünüz dönük haldeyken, tek elinizi destek almak için ağacın gövdesine yaslayın. Diğer elinizle ayak bileğinizden tutarak topuğunuzu kalçalarınızın hizasına ne kadar kaldırabiliyorsanız kaldırın. 30 saniye bu pozisyonda kaldıktan sonra bacak değiştirerek devam edin.

Kalçaların arkası için: Bir ağaç kütüğünün ya da bir bankın üzerine bir bacağınızı koyun, diğer bacağınız yere basılı kalsın.

Spordan sonra: Bacaklarınızı epey zorladınız, rahatlatmak için şu birkaç hareketi uygulayın:

Bacak arkaları için: Bisikleti düşük bir vitese alarak ayağa kalkın. Önce bir topuğu sonra diğerini kullanarak bisikleti yavaşça sürün.

Gevşemek için: Bir ayağınızı pedaldan çekip bacağınızı silkin. Aynısını diğer bacağınız için de uygulayın.

Çarşamba akşam üzeri roller veya trotinet

Şehir dışında: Kayılabilecek bir alan bulun. Asfaltı iyi olan bir yol, deniz kıyısında bir kaldırım uygun olabilir. 40 dakika boyunca zaman zaman bacak değiştirerek kayın. Rüzgara karşı bir direniş yaratmak için arada kollarınızı açık tutarak kayın.

Şehirde: Bir ırmağın kenarındaki yol boyunca ya da bir süper marketin otoparkında kayabilirsiniz.

Spordan sonra: Kaslarınızı gevşetmek için şu hareketleri uygulayın:
Roller için


• Karnınızı içeri çekip, kollarınızı ileriye doğru uzatabileceğiniz kadar uzatın ve öyle kayın. Düzenli nefes alıp vermeye devam edin.

• Kollarınızı öne doğru uzatıp bacaklarınızı bükün ve karnınızı içeri çekin. Sırtınızı kamburlaştırın ve pozisyonunuzu birkaç saniye koruyun.

• Bacaklarınızı rahatlatmak için, roller'larınızı çıkartın ve pazartesi günü için önerdiğimiz germe hareketlerini yapın.

Trotinet

• Trotinetin üzerine bir bacağınızı koyun ve yavaş yavaş giderken diğerini kaldırıp havada tutun. Arada bacak değiştirin.

• Ara verdiğinizde pazartesi günü için önerdiğimiz hareketleri yapın

Elma sirkesi doğal güzellik

Bu besin parlak saçlara, lekesiz bir cilde ve ince bir vücuda kavuşturuyor. Elma sirkesi, ciltteki lekelerden fazla kilolara, sağlıksız saçlardan varisli damarlara kadar birçok derde deva. Elma sirkesiyle cilt güzellik seansını evinizde kolayca uygulayabilirsiniz. Her hafta uyguyayın Kepeksiz saçlar: Saçınızı yıkadıktan sonra, durulama suyuna elma sirkesi ekleyin. Saçınız kepekten arınacak ve parlaklaşacak. Zayıflamak için: 1 bardak suya 1-2 kaşık elma sirkesi ve 1 kaşık bal ekleyip, karıştırın. Uygun bir rejimle birlikte, düzenli kilo vermenize katkı sağlar.

Akne tedavisi: Su ile seyreltilmiş elma sirkesi ile yüzünüzü temizleyin ve su ile durulayın. Elma sirkesi cildinizi yumuşattığı gibi, antiseptik özelliği ile akneye neden olan mikropları öldürecektir.

Ciltteki lekelere: Dörtte bir litre suya, 3 çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip, kaynayıncaya kadar ısıtın, ateşi kısın. Başınıza bir örtü örtüp, yüzünüzü buhara tutun. Yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü silin. Haftada 2 kez yapın.

Varisli damarlara: Bir bezi elma sirkesine batırıp sıkın. Bezi varisli bölgeye sarın ve 30 dakika bekletin. Bu süre içinde bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlendirin. Sabah-akşam tekrarlayın.

Ayakkabı deyip geçmeyin

Bilinçli ayakkabı seçimi, yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı sağlık problemlerini engelleyebilir. Ayak problemlerinin önemli bölümünü ayakkabı seçiminden dolayı ortaya çıkıyor. Bilinçli ayakkabı seçimi, yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı sağlık problemlerini engelleyebilir. Özellikle sivri burunlu ayakkabılar sağlıklı bulunmuyor. Ayak sağlığı için öncelikle ayağın şekline uygun ayakkabılar seçmeye özen göstermek gerekiyor. Rastgele, sonradan genişler düşüncesiyle alınan ayakkabıların ayak sağlığını olumsuz etkiliyor. Bazı ayakkabılar basma bozukluğu, tırnak batması, ayak mantarı, nasır, ayak parmaklarında şekil bozukluğu, yorulma, bilek burkulması, ayak, bacak ve bel ağrısına neden olabiliyor.

Rahatlık önemli

Ayakkabı seçerken model ve renkten önce rahatlığına, ayakkabının doğal malzemelerden imal edilmiş olmasına özen gösterilmesi gerekiyor.

Ayakkabı alan kişinin en uzun parmak ile ayakkabının ucu arasındaki en az 2 santim boşluk olmasına dikkat etmesi gerekiyor. Dar kalıplı, üstü basık, sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabılar bir çok problemin davetiyesidir.

Doğru ayakkabıyı seçmek için öneriler

Ayak ağrılarını kulak arkası etmeyin, mutlaka bir uzmana görünün.

Ayağınızın parmak aralarını düzenli olarak yıkayın.

Ayak tırnaklarını düzgün kesip, çok kısaltmayın.

Şeker hastaları ve kan dolaşımı problemi olanlar ile kalp hastalarının tırnaklarının başkaları tarafından kesilmesi daha doğrudur. Çünkü bu grup enfeksiyona eğilimlidir.

Her gün aynı ayakkabıyı kullanmayın.

Mesleğinize göre ayakkabı seçin.

Sivri burunlu ayakkabıları mümkün olduğunca tercih dışı bırakın.

Kilonun azı da çoğu gibi zarar

Diyet yaşının 12-13'lere düştüğü günümüzde büyüme çağındaki genç nüfus tehdit altında. Ama kilo alırken de bilinçli olmak şart! 'Azı karar çoğu zarar' ilkesi beslenmemizde olduğu kadar kilo kontrolünde de oldukça geçerlidir. Herkesin; yaş, cinsiyet, boy, mevcut ağırlık, fizyolojik, psikolojik, çevresel, biyokimyasal bulgular gibi kişisel parametreleri farklı olduğu için olması gereken ağırlıkları da farklı farklıdır. Bunun için önemli olan kişinin önce beden tipine göre istenen ağırlığı hedeflemesi ve mutlaka bir uzman kontrolünden geçmesi elzemdir. Günümüzde diyete başlama yaşının 12-13'lü yaşlara düştüğünü düşünecek olursak özellikle büyüme çağında olan genç nüfusun tehlike altında olduğunu görmekteyiz. Düşük ağırlık yetişkinler için de tehdit oluştursa da özellikle gelişimini tamamlamamış bireyler için çok daha kritiktir.

Uluslararası platformda kullanılan beden kitle indeksi denen standarda göre bu değer 18'in altına indiğinde özellikle çocuklar ve büyüme çağındaki gençler için tehlike çanları çalmaya başlar. Yetersiz ve dengesiz beslenme hem fizyolojik hem de psikolojik pek çok sağlık sorunu doğurabilir.

İstatistikler gösteriyor ki, genç kızların:

- Büyük bir kısmı kilolarından hoşnut değilken, üçte biri kendini 'fazla yağlı' görüyor.

- Yarıdan fazlası kilo vermek, kalanı da mevcut kilolarını korumak istiyor.

- Normal kiloda olan her 4 kızdan 1'i hâlâ kilo vermeye çalışıyor.

- Erkek çocukların ise yüzde 15'i kendisini fazla kilolu görüyor.

Peki ne yapmalı?

Öncelikle kilo durumunuzu doğru bir şekilde saptamanız gerekir, bunun için birçok web sayfasındaki hesaplama araçlarından yararlanabilirsiniz. Bu hesaba göre zayıf olduğunuz saptandıysa ve hekim tarafından başka bir rahatsızlığınız olmadığı söylendiyse, burada yazılanlar sizin içindir.

Bol miktarda kızartma, hamur işi gibi bol kalorili şeyleri gün boyu yiyerek sağlıklı bir şekilde kilo alamazsınız. Tüm temel besin maddelerinden yeterli ve dengeli düzeyde almanız gerekir.

Sebze ve meyvelerden her gün 5 porsiyon yememiz gerekir. Bunlar doğal olmalıdır, yani dondurulmuş veya konserve olmamalıdır.

Süt ve süt ürünleri, özellikle kalsiyum, protein ve vitamin açısından son derece zengin besinlerdir; sütle aldığınız kalori miktarını artırabilirsiniz.

En önemlisi de; öğün atlamayın, yerken zevk almaya çalışın ve düzenli egzersiz yapın.

Kilo almak için ipuçları

1. Yiyeceklerinizi seçerken bol kalorili olmalarına dikkat edin.

2. Günde 4-6 öğün yemek yiyin.

3. Bol karbonhidrat ve protein alın.

4. Su için. Su besinlerin kullanılabilmesi için temel bir besin maddesidir ve kilo kazanmak istiyorsanız bol miktarda içmelisiniz.

5. Geceleri yatmadan 2-3 saat önce yemek yiyin. Böylece kaloriniz az harcanacaktır.

6. Yo-Yo diyeti uygulayın. 4 gün boyunca yüksek kalorili bir diyet yapın, sonra 3 gün süresince daha çok kalori içeren yiyecekler yiyin.

7. Biraz daha fazla sodyum alın. Bu vücudunuzun suyu tutmasını sağlayacaktır.

8. Kırmızı et diğer etlere göre daha fazla kilo almanıza neden olur. Ancak arada başka protein kaynakları da tüketin.

9. Protein ve aminoasit içeren içecekler için.

10. Yiyin ve istirahat edin.

Neden kilo veremiyorum

Genellikle çok fazla yemek yemenin yanı sıra az hareket etmenin de kilo aldırdığı söylenir. Ancak kilo verememenin ve verdiklerini sürekli geri alıyor olmanın çok önemli tıbbi nedenleri de olabilir.

1- Kullandığınız ilaçlar Bazı ilaçlar hem kilolarınıza kilo katar, hem de vücudunuzun bir yağ torbasına dönüşmesinden sorumludurlar. Doktorunuz, size bu ilaçları önerirken, en önemli yan etkilerinin şişmanlatmak olduğunu belirtmelidir. Eğer önceden uyarılmazsanız, sonuç sizi dehşete düşürecektir. Steroid’li ilaçlar hem iştah açar, hem de vücudun yağ depolamasına yardımcı olurlar. Bazı antidepresanlar ve alerjiye karşı kullanılan ilaçlar da aynı etkiyi gösterebilirler. Bazı yatıştırıcı ilaçlar da metabolizmanın hızını azaltır.

2- Tiroid bezi problemi

Her elli kadından birinin hipotiroidizm adıyla bilinen bir sorunla karşılaştığı biliniyor. Sözünü ettiğimiz sorun, tiroid bezinin artık yeterli miktarda metabolizmayı düzenleyici hormonları salgılamamasından kaynaklanıyor.

Bu durumda metabolizma giderek yavaşlar ve vücudunuz, besin yoluyla aldığı kalorileri yakmakta zorlanır. Tabii bunun sonucu olarak da kilo alırsınız. Aldıklarınızı da veremezsiniz. Tiroid bezinin tembelleşmesi, cildin kuruması, saç dökülmesi, kas ve eklem ağrıları, bellek sorunları, sürekli yorgunluk hissetmek gibi sorunlar da cabası.

3- Polisistik yumurtalıklar

Yumurtalıkların fazla büyümesi sonucu yumurtalıklarda minik kistler oluşur. Bu durum da vücutta bazı hormonal değişikliklere yol açar, hormonal dengesizlik, kilo artışına neden olur. Bu arada vücuttaki ensülin miktarı da artar.

Bütün bunlar kiloları artırır. Eğer tüm çabalarınıza rağmen fazla kilolardan kurtulamıyorsanız, bir jinekoloğa görünmelisiniz.

4- Genlerin rolü

Vücudun genetik yapısı çok önemlidir. Bazı kişiler çok kolay kilo alırlar ve onlardan kurtulmaları çok zor, hatta imkansız olur. Genetik araştırmalar henüz başlangıç aşamasında sayılır.

Ama bazı kişilerin sindirim yöntemlerinde ve aldıkları besinleri enerjiye dönüştürmek, sistemleri ve iştah düzenleme mekanizmaları farklı olabiliyor. Genetik farklılıklar, kişilerin kolay kilo almalarında etkili.

5- Hipofiz bezi sorunları

Hipofiz bezi, orta boy bir armut büyüklüğündedir, fakat vücuttaki diğer bezlerin hepsini o kontrol eder. Hipofiz bezinde bir tümörün oluşması, zamanla kontrol edilmesi mümkün olmayan kilo artışına yol açar. Kilolar, özellikle göğüs ve karın bölgesinde toplanır. Adet kanamalarında aksamalar görülür, vücutta aşırı kıllanma dikkat çeker. Kan ve idrar testleri hastalığın teşhisini sağlar.

6- Yiyeceklere alerji

İlk bakışta bazı yiyeceklere karşı alerjisi olan bir kişinin bu nedenle kilo alması, akla mantığa ters düşebilir. Son zamanlarda, bilim adamları çalışmalarını bu iddia üzerinde yoğunlaştırdılar.

Yiyeceklere alerji, vücudun su tutmasına ve ödeme neden oluyor. O yiyeceklerden uzak durulduğu zaman vücut fazlalıklarından kurtulmaya başlıyor. Yiyeceklere aşırı duyarlılığın kilo almayı nasıl sağladığı henüz bilinmiyor ve bu konu üzerindeki çalışmalar devam ediyor.

7- Vücudun su tutması

Pek çok kadın, adet döneminin başlamasına bir hafta kala, kilo alır. Bunun nedeni vücudun su tutmasıdır. Adet dönemine ilişkin bu sorunu önemsemeye gerek yoktur. Çünkü adet kanamaları tamamlanınca, vücut da eski kilosuna döner.

Ama vücudun su tutması sık sık görülüyorsa, olaya başka nedenler aramak gerekir. Örneğin bazı doğum kontrol hapları, yüksek kan basıncına karşı kullanılan ilaçlar ve bazı antibiyotikler vücudun su tutmasına yol açabiliyor. Böyle bir sorun yaşıyorsanız, zaman kaybetmeden bir doktora başvurup sorununuza çözüm aramalısınız.

8-Yanlış diyet uygulaması

Çok düşük kalori almanızı sağlayan diyetlerin hızlı kilo kaybına neden olacağını düşünebilirsiniz.

Fakat bu tür diyetler, çoğu zaman ters etki yaratıyor. Vücudun ihtiyacı olan besinlerden yoksun bırakılması, açlık moduna girmenize neden olur. O zaman da metabolizma, vücudun aldığı besinle yetinebilmesi için yavaşlamaya başlar. Ayrıca, aldığınız besinlerin yağı vücutta depo edilir. Bu durumda kilo vermek neredeyse imkansız oluyor.

Diyet Zayıflama : Diyet İlkeleri

Besin Çeşitliliği – Bir Öncelik! İlke 1: Çeşitli besinleri tüketin. Çeşitlilik yaşamın tadıdır. Besin seçiminde çeşitlilik, hoşlanılan pek çok lezzeti tatmanızın anahtarıdır. Bu aynı zamanda iyi beslenme ve sağlığın temelidir. Vücudunuz her gün besin öğelerine ve diğer sağlıklı öğelere gereksinim duymaktadır. Yiyecek ve içeceklerin çoğu 1 den fazla besin öğesi içermekte fakat hiçbiri hepsini içermemektedir. Vücudun gereksinimi olan besin öğeleri ve diğer sağlıklı öğeleri –yeterli miktarlarda –almak için Besin Piramidinden çeşitli besinleri seçin. Her gün önerilen porsiyon sayılarını göz önünde bulundurarak tüketin. Besin Piramidini izleyin! Pratik öneriler içermektedir. Piramit, iki yaş ve üstü kişilere besin çeşit ve miktarları yönünden her gün yenmesi gerekenleri göstermektedir.


Sağlık İçin “Vücut Ağırlığı” – Besin - Aktivite İlişkisi


İlke 2: Yediklerinizi fiziksel aktivite ile dengeleyin-kilonuzu koruyun veya geliştirin.


Sağlıklı vücut ağırlığında mısınız? Fazla vücut yağı sağlığınız için iyi değildir. Vücut yağındaki artış ile yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç, diabet, bazı kanserler, artrit, solunum problemleri ve diğer hastalıklar için riski artırmaktadır.


Yetişkinlerin çoğu kilo kazanma konusunda bilgili değildirler. Fazla kiloluysanız ve özellikle sağlık sorunlarından birine sahipseniz en azından kilo kazanmama ve kilonuzu sürdürme konusunda önlem almalısınız. (Not: Kilo fazlalığı yağ dokusu fazlalığına bağlı olduğunda sorun yaratmakta, yoğun çalışma sonucu oluşan kas dokusundaki artışa bağlı olduğunda da artan kilo çoğu kas dokusu olduğu için sorun yaratmamaktadır.)


Kilonuzu çoğul yaklaşımla kontrol edin. Tükettiğiniz besinlerle aldığınız kalori veya enerjiyi; yapabilirseniz haftanın her günü veya en azından çoğu günlerinde 30 dakikalık egzersiz ile dengeleyin.


İlke 3: Tahıl ürünleri, sebze ve meyveden zengin bir diyet seçin.

Tahıl ürünleri, sebzeler (kurubaklagiller de dahil) ve meyveler-bu yiyeceklere diğerlerinden daha fazla gereksinimimiz vardır. Porsiyon ölçülerini Besin Piramidinden kontrol edin. Sağlık için yararlı olmalarına rağmen pek çok kişi tarafından yeterince tüketilmemektedir. Tahıl ürünleri, sebze ve meyveler pek çok besin öğesinin iyi bir kaynağıdır; vitamin, mineral, kompleks karbonhidratların (nişasta) yanı sıra, posa ve diğer sağlıklı besin öğelerini içermektedirler. Kurubaklagiller, proteinden de zengindirler. Sos eklemediğiniz, yağda kızartmadığınız, az yağlı pişirdiğinizde yağ içerikleri düşüktür. Sağlık için enerjinizin çoğunu tahıl, sebze ve meyvelerden sağlamalısınız.


Bu besinlerin sağlıkla ilgili diğer önemli yanı da kalp hastalıkları ve bazı kanserler gibi sağlık sorunları riskini azaltmalarıdır.


Bu besinlerden fazla tüketebilmek için ne yapabilirsiniz? Tabağı pay şeklinde bölümlere ayırıp %75'ini tahıl ürünleri, sebze ve meyve ile doldurun.


Yağ, Doymuş Yağ ve Kolesterolü Azaltma

İlke 4: Yağ, doymuş yağ ve kolesterolü az olan bir diyet seçin

Yağ sağlık için gerekli bir besin öğesidir. Enerjinizi vermesinin yanı sıra elzem yağ asitlerini içerir ve kanda A,D,E ve K vitaminlerinin taşıyıcısıdır. Fazla yağ, özellikle doymuş yağ ve kolesterol tüketimi, sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir.


Yağdan zengin diyetin yüksek kan kolesterolü, şişmanlık, kalp hastalıkları ve bazı kanserleri içeren pek çok sağlık sorunuyla yakından ilişkili olduğu bilinmektedir.


Yağ ve doymuş yağı azaltmak-tamamen kesmek değil- sağlık için olumlu bir davranıştır. Yağsız et ve düşük yağlı besin seçmeyi öğrenin. Düşük yağlı pişirme yöntemlerini kullanmalı, fazla yağlı soslar ve süslemelerden, salatalardan uzak durun.


Şekerler – Aşırıya Kaçmadan Tüketin

İlke 5: Orta düzey şekerli bir diyet seçin.


Tükettiğimiz pek çok besinde şekerler bir veya başka şekilde – karbonhidrat olarak- bulunmaktadır. Besinlerdeki şeker iki kaynaktan sağlanmaktadır: (1)-doğal şeker, örneğin meyve ve süt ürünlerinde bulunan, (2)-sonradan eklenen şeker, lezzet için ya da işleme ve hazırlanma sırasında besine eklenmektedir.


Tahıl ürünleri, sebze ve meyvelerdeki kompleks karbonhidratlar sindirim sırasında şekere parçalanmaktadır. Tüm şekerler vücutta kaynaklarına bakılmaksızın benzerdirler ve aynı şekilde görev alırlar.


Karbonhidratlar (şekerler de dahil) vücudun temel enerji kaynağıdırlar. Şekerin orta düzey tüketimi yeterlidir. Özellikle enerji gereksiniminiz düşükse fazla tüketmemelisiniz. Şeker içeren bazı besinler enerji sağlamaktadır, fakat besin öğeleri yönünden yetersiz kalırlar ve hem şekerler hem de nişastalar diş çürüklerine de neden olurlar.


Diyette orta düzey şeker tüketimi için besin etiketlerindeki karbonhidrat bilgilerini okuyun.

Tuz ve Sodyum – Yine Aşırıya Kaçmadan Tüketim

İlke 6: Orta düzey tuz ve sodyum içeren bir diyet seçin.


Sodyum bir besin öğesi ve pek çok yiyeceğin doğal bir parçasıdır. Tuz, sodyum ve klordan oluşmaktadır. Besin öğesi olarak sodyum ve klor, vücudunuzun sıvı dengesinin sürdürülmesi ve kan basıncının düzenlenmesine yardımcıdır.


Bir çok kişide fazla sodyum vücuttan atılmaktadır. Fakat bazılarında kan basıncı sodyuma duyarlıdır. Bu kişilerde fazla sodyum tüketimi , şişmanlık, kalıtım veya yaşlılıkla birlikte yüksek kan basıncını oluşturmaktadır. Bu tip bireylerde sodyum ve tuz tüketimini azaltmak, yüksek kan basıncı riskini azaltabilmektedir. Orta düzey tüketim önerisi, kan basıncı sodyuma duyarlı olan ve bunun farkında olmayan kişiler için iyi bir yoldur. Sodyumun fazla tüketimi, kalsiyum gereksinimini artırabilir. Çünkü böyle durumlarda daha çok kalsiyum idrarla atılmaktadır. Sodyum ve tuzun orta düzey tüketimi için daha çok taze sebze ve meyve tüketilmelidir. Lezzet verici olarak baharatlar kullanılmalıdır. Besin etiketlerinde de sodyum ile ilgili bilgileri okumaya özen gösterilmelidir.


Alkollü İçecekler - Vazgeçin

İlke 7: Alkollü İçecek Tüketiyorsanız, Aşırıya Kaçmadan Tüketin

Alkollü içecekler, kalori verir fakat elzem besin öğesi sağlamaz, dolayısıyla vücut için besleyici değildir. Fazlası zararlıdır ve besleyici yiyeceklerin tüketimini engelleyebilir.

Alkollü içecek tüketiyorsanız, orta düzey tüketmelisiniz. Bunun açıklaması, kadınlar için günde 1 içki, erkekler için 2 içkidir. Alkollü içecekler yemeklerden zevk almayı sağlar ve bazı kişiler için orta düzey alkollü içecek tüketimi ile kalp hastalıkları riskinde azalma arasında bir ilişki olabilir.


Gerçekte alkollü içecekler risklidir. Alkol muhakeme gücünü bozar; kaza ve yaralanmalara neden olur. Bazı kişilerde alkol bağımlılığı oluşur. Fazla içme pek çok sağlık sorununa neden olur. Yüksek tansiyon, felç , kalp hastalıkları, bazı kanserler, doğumsal defektler, karaciğer ve pankreas hastalıkları gibi. Şiddet ve intihar gibi sosyal sorunlarla da ilişkisi vardır.


Çeşitlilik, Denge, Aşırıya Kaçmama

Besin çeşidi – denge ve orta düzeyle beraber – hem sağlıklı hem de hoşa giden yeme şeklinin köşe taşlarıdır. Günlük besin seçimi ile ilgili bu öneriler yaş, besin tercihi, enerji gereksinimi ve yaşam şekli göz önüne alınmaksızın tüm sağlıklı insanların gereksinimine uygundur. Gerçekte diyet ilkeleri çeşitliliği, dengeyi ve aşırıya kaçmamayı içeren 7 mesajla özetlenmiştir.


Besin seçiminde çeşitlilik. Besin çeşitliliği vücudun enerji , sağlık ve büyümesi için gerekli besin öğelerini sağlamaktadır. Vücudun gereksinimi olan tüm besin öğelerini içeren tek bir besin veya besin grubu yoktur. İyi bir sağlık için beş besin grubundan da besinler seçilmelidir.


Besin çeşitliliğini “beslenme koalisyonu” olarak düşünün. Bu ortaklıkta farklı besinler vücudun gereksinimi olan besin öğelerini sağlarlar. Çeşitliliğin sağladığı diğer kazançlar ise; farklı yiyeceklerin oluşturduğu, tat , doku ve renk çeşitliliği sonucu ana ve ara öğünlerde en üst düzeyde zevk almayı sağlamasıdır.


Besin seçiminiz daima dengeli olsun. Her besini ve besin öğesini fazla değil, yeterli tüketin. Yağ içeriği yüksek bir besin tükettiğiniz zaman, dengelemek için geri kalan zamanda düşük yağlı bir besin seçin. Kilo kontrolünü sağlamak için, yiyeceklerle aldığınız enerjiyi, fiziksel aktivite ile dengeleyin.


Porsiyon ölçüleriniz orta düzey olsun. Böylece sevdiğiniz tüm besinleri tüketmekten keyif alırsınız. Aynı zamanda yaşam boyu formda kalmayı sağlayan beslenme şeklini uygulamaya devam edebilirsiniz. Orta düzeyin diğer anlamı; enerji veya kaloriyi, tüketilen toplam yağ, doymuş yağ, kolesterol, şeker ve sodyumu kontrol etmek için besin seçimi yapmaktır. Alkollü içecek tüketiyorsanız önerilen yine orta düzeydir. Sağlığınız için çeşitliliği, dengeyi ve aşırıya kaçmamayı sağlamak için nasıl beslenilmelidir?


Her Yiyecek Uygun Olabilir !

Sağlıklı yeme planında tercih ettiğiniz tüm besinlerden hoşlanabilirsiniz. Başarılı bir tüketici olarak temelde çeşitliliği, denge ve aşırıya kaçmamayı göz önünde bulundurarak, her besini beslenme planına koyabilirsiniz.


Bilinçli Beslenme İçin Stratejik Planlama

Besin seçiminizi kontrol altına almak için en iyi zaman hemen hemen her zamandır. Hatta gerek duyduğunuzda beslenme şeklinizi değiştirebilirsiniz, fakat ne kadar erken yaparsanız sağlığınız için o kadar büyük katkı yaparsınız.



Şimdiki yaşam şeklinizi denetleyin. Neyi, ne zaman, niçin yediğinizi ve içtiğinizi izleyerek başlayın. Örneğin, aç olduğunuzda atıştırabilirsiniz veya hızlı bir yemeğe gerek duyduğunuzda kızarmış yiyecek sipariş edebilirsiniz. Beslenme tarzınızı ve alışkanlıklarınızı değiştirmek istediğinizde besin tüketiminizi kaydedin.


Hedef belirleyin. Amacınızı bilin ve gerçekçi olun. Bir besin veya alışkanlığınızı değiştirmek, onu tüketmemek demek değildir. Mümkünse orta düzeyde ve dengeli tüketmeye odaklanın.


Değişim için plan yapın. Büyük hedefleri bölün. “Daha iyi besleneceğim” gibi bir değişimi, daha küçük ve daha spesifik hedefe dönüştürmek için “Daha çok sebze tüketeceğim” demelisiniz. Ve hedefinize ulaşmak için yapmanız gerekenleri listeleyin. Örneğin,
Hedef: Az yağ tüketme


Adımlar: Düşük kalorili mayonez, yağsız et satın alma, kızarmış patates yerine fırınlanmış patates sipariş etme veya sipariş edilen kızarmış patatesi paylaşma.


Sabırlı olun. Yavaş yavaş değişiklik yapın. Sürekli değişiklik zaman alır, bağlayıcı ve cesaretlendiricidir. Sağlık hedeflerinin çoğu (örneğin kilo kaybı, kan kolesterol düzeyini azaltma) yaşam boyu sürmektedir. Başarılı olma birkaç ay veya daha uzun bir zaman alsa bile hedefe ulaşmada küçük adımların önemini hatırlayın.


İlerlemenizi izleyin. Yolunuzu kaybederseniz nerede kaybettiğinizi bulup, yeniden başlayın. Yapabilirsiniz.

Sağlık danışmanlarından yardım isteyin. Diyetisyenden değişim yolunuzda yardım isteyin.

Kendinizi ödüllendirin. Değişiklik zordur, bunu onaylayın. Kendi yaptığınızı beğenin, parkta yürüyün, yeni bir CD veya yeni bir araç gereç alın. İyi hissetme en iyi ödüldür.

Planınızı her ay veya ayda iki kez tekrar değerlendirin. Yaptığınız değişikliklerin hangisinin hedefinize uygun olduğunu gözleyin. Yeni hedefler yakalamaya uğraşın.

Makyajın püf noktaları

Güzel olmak için sadece makyaj yapmak yeterli değildir. Kaldı ki mükemmel bir makyaj için de öncelikle sağlıklı bir cilde ihtiyacınız vardır. Bunun için de cilt bakımına gereken özeni göstermelisiniz. Bu amaca yönelik birçok ürünü piyasada bulabilirsiniz. Ancak bu ürünlerin pahalı olması birçoğunuzun satın almasını engelleyebilir. Düşünülenin aksine bakım ürünlerinin etkili olması için illa pahalı ve ünlü bir marka olması gerekmiyor. Hele de ürün seçerken kutularının güzelliğine ve cazibesine sakın kapılmayın. Aslında krem ve maskelerin içinde neler olduğunu bilerek kendiniz evde yapabilirsiniz. Gereken malzemeleri, süper marketlerde veya aktarlarda bulmanız mümkün. Elde yapılan bakım ürününlerinin ömrü satın alınanlar kadar uzun olmasa da daha güvenilir ve bir cilde temas etmemesi gereken boya kokulu maddeler veya buna benzer zararlı maddelerden arındırılmış olması sağlık açısından daha yararlıdır. O halde vakit kaybetmeden denemeye başlayın!

Makyajın püf noktaları
» Doğru yapıldığında makyaj, sizi olduğunuzdan farklı gösterebilir. Bunun için fondöten, pudra, allık, rimel ve ruj beşlisini yakından tanımak gerek.

» Cilt tipinize uygun fondöten
Fondöten, yüzünüze pürüzsüzlük sağlar ve onu makyaja hazırlar. Düzgün görünümlü bir ten ve makyajda başarılı bir sonuç için fondöten seçimi çok önemlidir. Kullandığınız fondötenin yapısı ve rengi cildinizin tipine ve rengine uygun olmalıdır. Cilt renginizden daha açık bir fondöten rengi seçmek akıllıca olacaktır. Fondöten her zaman temiz ve nemlendirilmiş cilde uygulanmalıdır.

» Toz ve kompakt pudra farkı!
Pudra, makyajın vazgeçilmezidir. Teni matlaştırır, bütünlüğü sağlar ve fondöteni sabitler. İki türü vardır. Toz pudralar, çok ince ve hafif bir yapıya sahiptir, fondöteni matlaştırır ve şeffaf bir görünüm sağlar. Kompakt pudralar ise, taşınma ve kullanım kolaylığından dolayı daha çok tercih edilir. Makyajı sabitlemek ve gün boyu rötuş yapmak için idealdirler. Toz pudralara göre daha pudralı bir sonuç verirler.

» Canlılığın sırrı: Allık Allık, yüze mutlu bir görünüm verir ve cilde canlılık kazandırır. Göz ve dudaklar arasındaki renk dengesini koruduğu için seçtiğiniz rengin ruj renginizle uyumuna özen gösterin. Giyeceğiniz kıyafetle de uyumlu olmalıdır.

» Rimel ile anlamlı bakış Rimel, bakışlarınıza yoğunluk, anlam ve güç kazandırır. Yorgun görünümü bir anda yok eder, canlılık verir. Seçtiğiniz rimelin özelliğine göre, kirpiklerinizi uzatabilir, kıvırabilir ya da onlara hacim kazandırabilirsiniz. Seçim sizin! Rimelin iyi tutması için kirpikler temiz ve kuru olmalıdır.

» Finali ruj ile yapın Makyajı tamamlayan son dokunuştur. İyi uygulanmış bir ruj yüzünüzü anında canlandıracak hatta gözlerinizin parlaklığını bile vurgulayacak güçtedir. Renk seçiminizde dudaklarınızın biçimini de göz önünde bulundurun. Dudaklarınız dolgunsa, mat rujları, ince ise, koyu renkli parlak rujları tercih edin.

Yağ yakmanın formülü

Şişmanlığın giderilmesi için uygulanacak yöntemler kilo vermeye yönelik olmamalı, vücutta yağ kitlesini azaltıp kas kitlesini artıracak yöntemler olmalıdır. Hareketsiz ve yoğun yaşantı içerisinde, insanların vücutlarında birçok rahatsızlıklar meydana gelmektedir. Bu rahatsızlıkların başında gelen şişmanlık, hem fizyolojik hem de sosyolojik açıdan insanları etkilemektedir. Şişmanlığın insan vücudunda oluşturduğu bu olumsuz etkilerden kurtulmak için birçok yöntem uygulanmaktadır. Bu yöntemlerin içinde, vücuttaki şişmanlığın giderilmesi açısından yanlış ve zararlı uygulamalar insanları başarıya ulaştıramayacağı için etkisiz olacaktır. Yağ yakmak amacıyla uygulanan yanlış yöntemler şunlardır:

Sauna:

Vücuttaki su kaybını sağlayan yöntemlerdendir. Vücut suyunu azalttıkça, yağ yakmak daha zor olacaktır.

Diüretik ilaç ve çaylar:

Diüretik maddeler veya çaylar, vücutta yağ yakmamızı sağlamaz; sadece vücut suyunun idrar yoluyla vücudun dışına atılmasını sağlar.

Aç kalmak:

Gerekli gıda maddelerini almadan uygulayacağınız yöntemler, vücudunuzdaki kas kütlesinin azalmasına sebep olurken, yağ kitlesinde bir değişim görülmeyecektir. Kaslar vücudunuzda yağ yakan fabrikalar olduğuna göre, yağ yakmak için kas kitlemizi kaybetmemiz gerekmektedir.

Masaj:

Dolaşım sistemini ve kaslardaki gerilmeleri rahatlatmak için uygulanan manipulasyonlar, vücudumuzdaki yağı yakmayacağı gibi, vücut yağını bir yerden bir yere de taşımaz.

Karbonhidratsız beslenme:

Karbonhidrat insanların mutluluk kaynağı olmasının yanında, vücut için önemli bir besin maddesidir. Karbonhidratlar vücudumuzda su tuttuğu için, şişman insanlar yememektedir. Önemli olan kilo kaybı değil yağ kaybı olduğuna göre, karbonhidratsız vücudun yağ yakmayacağı bilinmelidir.

Yüksek tempolu egzersizler:

Yüksek tempolu egzersizlerle vücudumuzda daha fazla karbonhidrat, daha az yağ yakılacağı unutulmamalıdır.

Ağırlık çalışmaları:

Ağırlık çalışmaları yağ yakmamızı sağlamaz, ama kas kitlesini reaksiyona geçireceği için yağ yakmada destekleyici bir faktör oluşturacaktır.

Kısa süreli diyetler:

Kısa süreli diyetlerle vücudumuzda yağ yakamadığımız gibi, diyeti bıraktığımızda vücudumuzdaki yağ artışı hızlanacaktır.Kısacası tüm bu yöntemlerle vücudumuzda biriken istenmeyen yağlardan kurtulmamız mümkün değildir.

Vücudumuzun sağlıklı olarak yağ yakabilmesi için egzersizin ve doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve hayat boyu devamı gereklidir.

Saç bakımında ufak hileler

Kadınların birçoğu bedenlerinde en çok saçlarıyla ilgileniyor. Ama ilgilenelim derken bazen öyle zararlar veriyoruz ki saçlara, farkında değiliz! İşte bu hem bu zararları en aza indirecek hem de saçınızın daha iyi görünmesini sağlayacak birtakım hileler mevcut...
1. Saçlarının sağlıklı uzamasını isteyen her insan her on ya da oniki haftada saçlarını uçlarından kestirmeli.

2. Saçlarınızın gür gözükmesini istiyorsanız saç modelinize dikkat etmeniz gerekiyor. Bunun için uçlarına jöle sürmeniz iyi olur.

3. Saçlarınızı kuruturken başınızı öne eğmek en iyi yöntemdir. Böylece altttaki saçların kabarmasını sağlarsınız. En üst tabakalar en son kurutulması gereken yerlerdir.

4. Saç spreyi kullanırken spreyi saçın üst tabakasına sıkmamak gerekir.

5. Yüzünüzde oturmuş kırışıklıklar varsa saçları koyu renkte boyamamak gerekir. Ayrıca dalgalı modeller daha iyi duracaktır.

6. Saçlarınızda dalgaları uzun süre korumak için yıkamadan bir gece önce hint yağı masajı yapın ve yağı bütün gece kafanızda tutun.

7. Saçtaki kırıklara karşı jojoba yağı ile dört damla kekik esansını karıştırmak ve
şampuandan önce saçta tutmak çok iyi gelir.

8. Kepeğe karşı 300 gram taze ısırgan otunu kökleriyle birlikte üç litre su içinde 15 dakika kaynatın. Sonra da saçınızı şampuanlayın.

9. Saçlarınızın çabuk uzaması için bir dilim taze zencefili blender'dan geçirin ve kaynatın. Sonra da suyu ile 15 masaj yapın. 15 dakika sonra saçlarınızı sabunlayabilirsiniz.

10. Saçlarınıza parlaklık vermek için son durulama suyuna bir kaşık limon suyu ve sirke ekleyin

Zayıfların 10 sırrı

Kilo vermek için gösterdiğiniz onca çabaya rağmen her istediklerini yiyip zayıf kalan arkadaşlarınıza sinir oluyorsanız, o zaman neden siz de onların zayıf kalma sırlarını uygulamıyorsunuz? Onlar hep yanı başınızda. Pizzayla yaşayan, egzersiz yapmayan ve buna rağmen zayıf kalan en yakın arkadaşınız, her gün paket paket çikolatayı mideye indiren ve incelikten ölen kuzeniniz, her gece televizyon karşısında türlü abur cuburu yiyen ve gram almayan iş arkadaşınız... Bu insanlardan nefret ediyorsunuz.

Neden zayıf kalmak bu insanlar için bu denli kolayken, sizin için zor? Cevap daha da sinir edici: Çünkü onların harika genleri ve çok daha hızlı bir metabolizmaları var ki bu sayede birazcık da olsa anne-babalarımızı suçlayabiliyoruz. Oysa işin aslı başka.

Boston Tuft Üniversitesi'nde görevli Prof. Jose Ordovas'a göre, genetik ve metabolizma, kişinin aşırı kilolu olmasında etkili olan tek faktör değil. "Obezite sadece yüzde 50 genetik kaynaklıdır. Geri kalan yüzde 50'yi ise alışkanlıklar oluşturur." İncelediğinizde, hayat boyu zayıf kalan insanların çoğunun yedikleri üzerinde daha kontrollü olduklarını görürsünüz.
Onları öğle yemeğinde patates kızartması yerken görseniz bile, günün geri kalanında onları gözleyecek olursanız farklı beslenme şekilleri ile karşılaşabilirsiniz.

İşin ilginç yanı, çoğu zayıf insan, zayıflıkları için ailelerine teşekkür edebilir, ama bunun nedeni sahip oldukları genler değil, aileden edindikleri ve kendilerini zayıf kılan beslenme alışkanlıklarıdır. Bunun anlamı şu: Sizi zayıflatacak beslenme alışkanlıklarını öğrenip, hayatınıza uyarlayabilirsiniz.


Asla diyet demeyin
İki haftalık hızlı bir diyetle alacağınız sonuç pek kalıcı olmayacaktır ve muhtemelen siz bunu zaten biliyorsunuz. Yediklerinizi kısıtlamaya bir son verdiğinizde kilolar da geri döner, üstelik de fazlasıyla. Bunun nedeni bu diyetleri yaparken, farkında olmadan daha çok yağı daha hızlı bir şekilde depolaması için vücudunuzu eğitmenizdir. Normal şartlarda vücut,
yediğiniz gıdalardaki besleyenlerin sadece 80 ila 90'ını kabul ederken, vücut aç kaldığında, vücut bundan çok daha fazlasını kabul etmeye başlar. Bu nedenle de diyet yapan biri, tekrar normal beslenme şekline geri döndüğünde, vücudu daha hızlı bir şekilde yediklerini kabul eder ve çoğunu da yağ olarak depolar.

Hayat boyu zayıf olan insanlar diyet yapmazlarken, çoğunun yeme alışkanlıkları kilolarını korumak adına değişir ki bu her zaman bilinçli bir şekilde de olmaz. Diyet yapmaktan ziyade, küçük adımlarla kalıcı değişiklikler yaparak yeme biçimizi değiştirmektir. Değişiklik derken, birkaç günlük değişikliklerden değil, yıllar boyu sürecek değişikliklerden bahsediyoruz tabii ki. Eğer yeme şeklinizi sadece birkaç hafta için değiştirip, sonra da eski alışkanlıklarınıza geri dönecekseniz, hiç zahmet etmeyin, daha iyi. Çünkü muhtemelen bu kez kaybettiğiniz yağsız kas dokusu sebebiyle bu sefer metabolizmanız çok daha yavaş olacak ve eskisinden de çok kilo alacaksınız. Bu tehlikeli döngü, kilo vermeyi her seferinde zorlaştırır ve hatta obeziteye bile sebep olur.


Light ürünlerden uzak durun.
Zayıf insanlar genelde normal kola içer, diyet gıdalarla işleri olmaz. Oysa siz kilolu olduğunuzdan her şeyi diyet olanını tercih ediyor olabilirsiniz. Ancak tatlı olup kalorisi az gıdalar, vücudun aslında kaç kalori aldığını tayin etme becerisini yok edebilir. Purdue Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, iki grup fareye şekerli içecekler ve tatlandırıcı kullanılmış
içecekler verilmiş. Bu 10 boyunca devam etmiş.10 günün sonunda, farelere çikolata ve istedikleri diğer yiyecekleri yemeleri için izin verilmiş. Tatlandırıcı kullanılmış içecekleri içen fareler, şekerli içecekleri içen farelerden önemli ölçüde fazla gıda tüketmiş.

Araştırmaya göre, tatlı ama az kalorili besinler vücutta aslında ne kadar kalori alındığına dair bir yanılsama yaratıyor. Diyet gıdalar gayet tatlı oldukları ama az kalorili oldukları için, vücut, normal şeker içeren gıdaların da kalorisiz olduğuna dair aldatılarak insanların daha çok yemesine sebep oluyor.


Beyaz ekmekten uzak durun.
Tufts Üniversitesi'nce 459 orta yaşlı erkek ve kadın üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, beyaz ekmek gizemli bir şekilde obezite ile doğrudan ilintili. Araştırmada çıkan sonuçlar, deneklerin kilo almasının sebebinin yedikleri, et, tatlı, patates veya alkolün değil, ekmeğin onları şişmanlattığını göstermiş. En çok beyaz ekmek tüketenler en kilolu olanlarmış.

Peki bunun nedeni nedir? Güzel soru. Uzmanlar bile cevaptan tam emin değil. Beyaz ekmek gibi işlem görmüş tahılların, diğer gıdalara göre daha çok şişmanlatıcı özellik taşıdığı düşünülüyor.

Burada anahtar lif olabilir; çünkü lifli gıdalar tok duyuyor ve kilo aldırmıyorlar. Ancak beyaz unla yapılan ekmekte neredeyse hiç lif yok. Bu nedenle tam tahıl ekmekler en ideali. Bunların bir diliminde en az 2 gr lif bulunuyor. Ekmeğinizi alırken mutlaka etikete bakıp, tam tahıllı olup olmadığını kontrol edin.


Midenize değil, beyninize güvenin
Çoğumuz azıcık bile acıkmış olsak, açlıktan öldüğümüzü söyleriz. Oysa hayat boyu zayıf kalanlar bu işi bu kadar abartmaz. Çoğu insan açlık hissettiklerinde hemen yemeleri gerektiğini düşünür, oysa bu doğru değildir. Bunun nedeni, çoğu kilolu insanın açlık olduğunu sandığı şey aslında, bir reklamın ya da etrafta pişen yemeğin kokusunun etkisiyle hissettiği can çekmesidir. Eğer şeker hastası değilseniz ve kan şekerinizle ilgili bir problem yaşamıyorsanız, o zaman bu can çekmesi halini dikkatinizi dağıtarak geçiştirmeye çalışın. Kısa bir yürüyüş yapın, bir arkadaşınızı arayın ya da egzersiz yapın. Çoğu zaman bu arzunun geçtiğini göreceksiniz.


Her gün tartılın
Konu kilonuz olduğunda, bunun her gün suratınıza tokat gibi çarpması kadar moralinişzi bozacak bir şey yoktur. Sırf bu yüzden çoğumuz evimizde tartı bulundurmuyoruz. Oysa kilo vermek ve kilonuzu korumak istiyorsanız, her gün tartılmak son derece yararlıdır. Böylece nereye gittiğinizi görebilirsiniz. Aldığınız ve verdiğiniz her gramı saymanıza gerek yok.
Kendinize en fazla 1-2 kiloluk bir opsiyon tanıyıp bunu asla aşmamaya çalışın. Böylece sizi şaşırtacak bir durumla karşılaşmaz, ufak değişikliklerle her şey kontrolden çıkıp kilo almadan kendinizi kurtarabilirsiniz. Bunu yabana atmayın; çünkü 2 kilo vermek 20 kilo vermekten her zaman daha kolaydır.


115 gramın ne kadarlık bir kütle oluşturduğunu öğrenin
Hayatı boyunca zayıf olan insanların porsiyon anlayışı genellikle kilolu olanlara oranla daha gelişmiştir. Tabaklarındaki her şeyi silip süpürmek yerine, doyana kadar yiyip gerisini yemezler. Gene Amerikan Tıp Birliği gazetesinde çıkan bir çalışmada, ergenlik çağında ve kilo problemi olmayan gençlerin, fast food yeseler de günün geri kalanında daha az yiyerek kilo almamayı başardıkları ortaya konulmuş. Buna karşılık kilolu gençler fast food tükettikten sonra bunu takip eden öğünlerde de bol kalorili şeyler yemeye devam etmişler.

Peki daha küçük porsiyonlar yemeyi nasıl başaracaksınız? İşe tabaklardan başlayın. Büyük yemek tabaklari yerine salata ya da pasta tabaklarında yemeğinizi yiyin. Genellikle yediklerimizin 'yeter miktarda' olduğuna, yiyeceğin hacmini, servis edildiği kapla karşılaştırarak karar veririz. Ayrıca arkadaşlarınızla yemek yerken, konuşmaya da devam edeceğimizden daha yavaş yiyip daha az tüketirsiniz. Muhtemelen beynin tok olduğunuzu anlaması için 20 dakikaya ihtiyaç duyduğunu duymuşsunuzdur. Ancak çoğumuz bu süre geçmeden zaten gereğinden fazla yemiş oluruz. Beyninizin bir şeyler yediğinizi anlaması bile 12 dakika ya da daha uzun zaman alır. Bu nedenle yutmadan önce 10 kez çiğnemek kuralına
uymak gerçekten işe yarar.


Uykuyu ihmal etmeyin
Uykuyu zamanı boşa harcamak olarak görüyorsanız, şişmanlamanız an meselesi; çünkü araştırmalar uyku ve obezite arasında sıkı bir bağ olduğunu gösteriyor. Şikago Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, bir grup deneğe günde sadece 4 saat uyumaları için izin verilmiş. Altı günden sonra, deneklerin metabolizma ve hormon seviyelerindeki dengeler o kadar bozulmuş ki, kilolu şeker hastalarında çok görülen bir problem olan, vücudun kandaki glikozu parçalayamaması durumu görülmeye başlamış. Bunu izleyen bir çalışmada araştırmacılar, günde 6 saatten az uyuyan bir grupla, normal bir süreyi uykuda geçirenleri karşılaştırdı. Araştırma sonucunda, az uyuyanların yedikleri besinleri parçalayabilmek için yüzde 30 daha fazla insülin üretmek zorunda kaldıkları görüldü; ki bu da kilo alma ve hatta obezite risklerini büyük ölçüde arttırıyor.

Yapılan pek çok araştırma uykusuzluğun, metabolizmanın metabolizmanın dengesini bozduğunu ve vücudun sağlıklı bir kiloda kalma yetisini ortadan kaldırdığını gösterdi. Peki ama neden? Yağ hücreleri, vücudun ne kadar enerji depoladığını takip eden leptin adında bir hormon salgılar. Uyurken, leptin üretimi en üst seviyesine ulaşır ve eğer siz kendinizi uykudan mahrum ederseniz, bu işlem yarıda kalır. Bu da vücudun rezervdeki enerjiyi yanlış ölçmesine ve sonunda da kalorileri yakmak yerine depolamaya başlamasına neden olur.

Yeterince uyumamanın diğer bir kötü yanı da, yorgunluğu açlıkla karıştırmak. Böylece aslında yorgunken, kendinizi yemeğe veriyorsunuz. Bu nedenle her gün mutlaka 8 saat uyumaya çalışın. Vücut yapınıza bağlı olarak daha fazlasına bile ihtiyaç duyabilirsiniz.


Çikolataya dalın!
İngiltere'de bir grup araştırmacı, 25 kişilik bir kadın grubundan 12 kadına, yedikleri tatlı miktarını azaltmalarını söyledikten sonra, onları abur cubur dolu bir odaya koymuşlar. Bilin bakalım kim daha çok yemiş? Evet, diyet yapanlar daha çok atıştırırken yakalanmış. Yasağın cazibesi olsa gerek. Sonuçta eğer Adem ve Havva bile dayamadıysa, siz nasıl dayanacaksınız ki? Çoğu kilolu kimse için bu türden asilikler çok da eğlenceli değil; çünkü kendi kendinden nefret etme duygusunu tetikliyor. Sık sık yemeseler de veya o an yemeleri hakları bile olsa, o 'kaka' yiyecekleri yediklerinde içlerinden bir ses "Bunu yememelisin. Oto kontrolün sıfır." diye vicdan azabı yaratıyor. Bunun sonucunda da keyifle ve tatmin olarak
yemek yerine, bir şeyleri ağızlarına gizli gizli ve hızla atıveriyorlar. Sonunda da suçlu ve depresif hissetmekten kendilerini alamıyorlar.

Spor salonuna gerek yok, hareketli olsanız yeter
Zayıf olmak için koşu bandına saatlerinizi vermeniz gerektiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Öte yandan zayıf insanların daha hareketli oldukları da doğru. Sadece bu hareketlilikleri spor yapmaktan değil, günlük aktivitelerine yayılan bir haraketli olma halinden kaynaklanıyor. Asansör yerine merdivenleri inmek, ya da telefonla konuşurken etrafta
dolanıp durmak gibi.

Mayo Klinik'in yaptığı bir araştırmada, 16 denek 8 hafta boyunca günde fazladan 1000 kalori ile beslenmiş. Deneklerin bir kismi sadece bir kilo alirken, geri kalani da 7.5 kilo almışlar. Peki aralarındaki fark neymiş? Fark, spor salonunda geçirilen saatler değil, günlük hayatta yapılan ayakta durmak, esnemek gibi ufak aktivitelermiş.

"Hayır" yerine "sonra" demeyi deneyin
Sevdiğiniz besinleri tamamen kesmenin sonu felaket olabilir. Bu yiyeceklerin yerine pek çok farklı şey yiyip gene de tatmin olmamış hissedebilirsiniz. Bu nedenle sevdiğiniz şeylerden hiç yememek yerine az miktarda yemek daha iyi sonuç verebilir.

İşin sırrı planlamada. Sevdiğiniz şeyi yemeyi bir ödül olarak kullanın. Mesela elinize kumanda almak yerine dışarı yürüyüşe gittiğiniz, tavuğu kızartma olarak değil de ızgara olarak yediğiniz zamanlar gibi başarılarınızı haftalık olarak ödüllendirin. Aslında diyetistyenler bugüne dek yemeyi ödül olarak kullanmamak gerektiğini savunsalar da artık bu konuda biraz
daha rahat davranıyorlar.

Bir hafta boyunca sağlıklı beslenip haftada bir kendinizi sevdiğiniz bir yiyecekten bir porsiyon yiyerek ödüllendirmenin sakıncası yok.