BİR DÜNYADIR KADINLAR; GÖZLERİYLE GÜLEN, KALPLERİYLE KONUŞAN, BAKIŞLARIYLA BÜYÜLEYEN...KADINLARIN BU GİZEMLİ DÜNYASINI KEŞFETMEYE VE KENDİNİZİ DAHA İYİ ANLAMAYA NE DERSİNİZ???HER ŞEY SİZİN İÇİN...

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Ramazanda beslenme düzeni nasıl olmalı?

Bütün günü aç geçirmenin vermiş olduğu hisle özel yemeklerin hazırlandığı davetlerin verildiği Ramazan ayında; yapılan beslenme hataları sonucu alınan kilolar ve ortaya çıkan rahatsızlıklar, bayram sevincinizi gölgeleyebilir. Oysaki yapılan araştırmalar doğru ve yeterli beslenildiği takdirde orucun vücudu toksinlerden temizleyici etkisi olduğunu gösteriyor.

Sema Hastanesi Beslenme ve Diyet uzmanı Elif Keskin, Ramazan ayında uygulanan dengeli bir beslenme ile;

� Kan kolesterol düzeyi düzenlenmekte,
� Mide asidi azalmakta,
� Kabızlık ve diğer sindirim sistemi hastalıkları önlenmektedir, diyor.

Ramazan Ayı�nda da 3 öğün beslenilmesi gerektiğini vurgulayan Elif Keskin; besin alımı eşit olarak sahur, iftar, sahur arasına düzenli olarak dağıtılmalı, öğün atlanmamalıdır. İftar ile beraber yine 3 öğün şeklinde besin dağılımı yapılmalıdır, dedi.

Ramazanda mutlaka sahura kalkılması gerekiyor. Sahurda proteinden zengin, sindirimi uzun süren (yumurta, peynir gibi) besinler tercih edilmeli; bal pekmez, reçel gibi besinler çok fazla tercih edilmemelidir. Sahurda aşırı şeker tüketmek, insülin hormon salınımını arttırarak gün içinde şeker düşmelerine neden olabiliyor.

Ramazan�a özel örnek beslenme programı

İftar

� 1,2 adet hurma
� 1 bardak su
� 1 kase çorba
� 1 kase salata

Akşam

� 60-90 gram tavuk, hindi ya da balık (kuru baklagil yemeğiyle birlikte olabilir)
� 2 dilim kepekli ekmek veya 4 yemek kaşığı pilav ya da makarna
� 1 su bardağı süt ya da yoğurt
� Bol salata

Ara

� 1�2 porsiyon meyve ya da taze sıkılmış meyve suyu
� 1 bardak süt ya da yoğurt

Sahur

� 1 bardak süt ya da yoğurt
� 4�5 adet zeytin
� 60 gram yağsız beyaz peynir ya da 40 gram kaşar peynir,
� 2�3 dilim ekmek
� Biber, domates, salatalık
� 1-2 porsiyon meyve

İftarda ve sahurda fazlaca yemek yenilmemesi gerektiğini vurgulayan Elif Keskin, aşırı besin alımı, dengesiz beslenme ve yetersiz uyku birtakım sağlık problemlerini de beraberinde getirir, ayrıca midenin aniden dolması, hem tansiyon yükselmesine hem de hormonların hızlı salgılanmasına yol açar diye belirtti.

Bu nedenle; az ve sık aralıklarla yemek en idealidir. İftarda yenen ağır yiyecekler kan şekerini hızla yükselteceğinden, baş ağrılarına neden olabilmektedir.

Ramazan ayı sonrası mide rahatsızlıkları oluşabiliyor. Bunu önlemek için tahıl, sebze, meyve, kurubaklagil, yulaf, kabuklu pirinç gibi diyet posası açısından zengin besinler tüketmek, besinleri küçük parçalara ayırarak ve yavaş yavaş yemek yararlı olabilir.

Ramazan ayı boyunca özellikle posadan zengin beslenme sindirime yardımcı olduğu gibi kabızlığı da önler. Kabuklu meyveler ve bol sebze tüketimi tercih edilmeli.

Yağlı ve şerbetli ağır tatlılar yerine, komposto ve sütlü tatlılar tüketmekte fayda var.

Ramazanda hareketsiz kalmayın

Prof. Dr. Arsan Bilişli, uzun süreli açlığın organizmada değişiklere neden olduğunu belirterek, �Oruç sırasında uzun süreli açlığa bağlı olarak metabolizmanın hızının azalmaması için hareketsiz kalınmaması, az ve sık beslenmenin tercih edilmesi gerekir� dedi.

Hareketlerin devam etmesi için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılayacak şekilde beslenilmesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Bilişli, vücutta ihtiyaç fazlası enerjinin karaciğer ve kaslarda glikoz olarak depolandığını; açlık durumunun ortaya çıkmasıyla bu glikojen depolarının boşaldığını anlattı.

Prof. Dr. Bilişli, oruç tutanların hareketsiz kalmasının sakıncalı olduğunu, hareketin sindirim sisteminin çalışması ve beslenme için gerektiğini, bu nedenle hareketliliğin sürdürülmesi gerektiğini bildirdi.

Gün boyu açlık nedeniyle yoğun bir beslenme rejimine gidilmesinin organizmayı zorlayacağına, sağlık sorunlarını da beraberinde getireceğine işaret eden Prof.Dr. Bilişli, yeterli beslenmenin enerji dengesiyle sağlanacağını, alınan besin kadar da enerji harcaması yapılması gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Bilişli, kronik hastalıkları olanların ve iftarda fazla yemek yiyenlerin, tok karnına ağır sporlardan kaçınmaları gerektiğini sözlerine ekledi.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Bedeniniz sonbahara hazır mı?

Güneş, deniz ve kumun yıprattığı cildinize ve saçlarınıza bakım yapma zamanı geldi. Kendinize dönmenin tam sırası!


Tatil zamanı kumsalda sere serpe güneşlenirken, güneşin vücudumuzun görünen en büyük düşmanlarından biri olduğunu bir anda unutuveriyoruz. Gerçek şu ki, bronz tenin güzelliğine, sağlıkla parlamasına hepimiz bayılıyoruz. Dışarıdan baktığımızda güzellik ön planda, ama merceği biraz yakınlaştırdığımızda öyle mi peki? Matlaşmış saçlar, kurumuş ve lekelenmiş bir cilt, sararmış tırnaklar. Tam bir kabus. Bu kez, kısa sürede toparlanmanın ve sağlıklı görünüme kavuşmanın palanlarını yaparken buluyoruz kendimizi. Siz de 'saçlarım çok yıprandı, yüzüm pul pul dökülüyor, acaba ne yapmalıyım' diyorsanız, bu yazıda ihtiyacınız olanları bulacaksınız.
Cilt bakımı:
Sorunlar:
Dermatoloji uzmanlarına göre, insan cildinin yazın gördüğü bütün zararlar sonbaharda ortaya çıkıyor. Güneşe maruz kalmaktan yorulan ciltlerde, yaz aylarının bitmesiyle birlikte en çok kuruluk, lekelenme, erken yaşlanma belirtileri ve sivilceler görülüyor. Nemini kaybetmiş bir cildin nasıl göründüğünü bilirsiniz! Kuru, esnekliğini kaybetmiş, gergin ve mat. Lekeler ise tam bir baş belasıdır. Renginin açılması için aylarca düzenli olarak ve sabırla tedavi uygulamak gerekir. Güneşin bıraktığı izleri silmek pek kolay olmaz doğrusu. Sivilcelerin güneşin ve deniz suyunun etkisiyle tedavi olduğunu ve azaldığını düşünebilirsiniz ama gerçekte pek böyle değildir. Ultraviyole ışınları cildi kurutup, yağ üretimini düzenler fakat iklimin değişmesiyle sivilcelerde artış görülebilir. Önce aşırı bir kuruma, sonra da çok fazla yağlanma hissedilen sivilceli ciltlerde, tedavi uygulanmazsa problem eskisine göre daha fazla artabilir.
Temizleme:
Her mevsim olduğu gibi bu dönemde de cilt temizliğine önem vermek gerekiyor. Çünkü yapılan bakım kürleri ancak temiz bir ciltte iyi sonuç veriyor. Bunun için her sabah ve akşam cilt temizlendikten sonra tonikle silinmeli. Aşırı kuru ciltler temizlik için sabun kullanmaktan kaçınmalı. Çünkü sabun cildin nemini ve yağını alarak, durumu ağırlaştırabilir. Aşırı sıcak ve kireçli su, cildin hassasiyetini artıracağından uzak durulmalı. Temizleme kremleri kuru ciltler için, losyon ve jeller yağlı ciltler için uygun. Bu dönemde cilt aşırı hassas olduğu için, özellikle alkolsüz tonikleri seçmekte fayda var.
Bakım:
Güneş ışınları her mevsimde zararlı olduğu için koruma faktörlü nemlendiricileri kullanmaya devam edilmeli. Gece kremi kullanmıyorsanız, kısa sürede toparlanmak için başlamanız iyi olabilir. Haftada iki-üç kez cilde nem maskesi uygulanmalı. Peeling yapmanın tam zamanıdır sonbahar mevsimi. Çünkü cilt yaklaşık 28 günde kendini yeniler. Yeni hücreler yüzeye doğru harekete geçtikçe, cilt nemini kaybeder ve pul pul dökülmeye başlar. Cildi ölü hücrelerden arındırmak için peeling (soyma) yapmak gerekir. Böylece cilt daha parlak, sağlıklı bir görünüme ve ışıltıya kavuşur. Siyah noktaların ve aknelerin oluşması engellenir.
Vücut bakımı:
Sorunlar:
Sonbahardaki meteorolojik olarak yaşanan iniş ve çıkışlar, cildimizin doğal savunma mekanizmalarını sıkıntıya sokuyor. Nem oranı mevsim geçişlerinde düştüğü için sonbaharda ışıltısını kaybetmiş bir ciltle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu nedenle yaz aylarında kullandığımız hafif dokulu vücut bakım ürünlerini tekrar gözden geçirmemiz ve mevsime uygun ürünler kullanmaya başlamanız gerekiyor. Çünkü ürünler su ve yağ açısından yetersiz kaldığı için cildinize ihtiyacı olan bakımı veremeyebilir. Sonbaharla birlikte cilt hassaslaşması, leke, ben, egzama ve varis gibi güneşle artan şikâyetlerin tedavisine de başlamak gerekiyor.
Temizleme:
Güne ılık bir duşla başlayabilirsiniz. Uyku sırasında yüzeyde biriken ter ve tuz artıklarını suyla arındırın. Su, vücudunuzu harekete geçirerek, rahatlamasını sağlayacaktır. Duş sırasında PH dengeli bir duş jeli kullanın. Cildin koruyucu tabakasını koruması için bu önemli. Güneş yanıklarından kalınlaşan cilt tabakasının, eski tazeliğine kavuşabilmesi için haftada iki kez vücut peeling'i yapın. Vücut için uygun yumuşak kıllı fırçalardan kullanarak, dairesel hareketlerle kan dolaşımınızı hızlandırın. Keselenmek de vücudunuzda peeling etkisi yaratabilir. Vücudunuzun gözenekleri açılacağı için uygulayacağınız bakımlardan maksimum faydayı sağlayabilirsiniz.
Bakım:
Teninizin nem dengesini sağlamak için cilt tipinize uygun zengin içerikli bir nemlendirici kullanmanızda fayda var. Cilt tipinize göre az ya da fazla yağlı nemlendiricilerden kullanabilirsiniz. Zaman zaman yumuşak dokunuşlarla kendinizi şımartın. Boyun ve dekolte bölgenizde özel bakım kremleri kullanabilirsiniz. Doku ve kokularıyla vücudunuzda farklı bir his yaratacaktır. Yazın benlerinizde değişiklik olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Çapı yarım santimetreden büyük, kenarları girintili çıkıntılı, yüzeyi engebeli ve rengi farklılık gösteren benleri mutlaka doktorunuza göstermelisiniz. A, C, E vitaminlerini ve taze havuç, kayısı, domateste bolca bulunan beta karoteni çok tüketmeye dikkat edin. Güneşin zararlarıyla savaşmasında cildinize yardımcı olabilirler. Ayrıca her zaman yediğinizden daha fazla taze meyve ve sebze yemeye gayret edin.

Dudaklara Sonbahar Bakımı

Renkler, parlaklık, ipuçları, hileler ve bu sıcak havalarda dudaklarınızın çekiciliğini artırmak için yapmanız gerekenler!

Kış boyunca dudaklarınızda kullandığınız renkler, sizi yazın inanılmaz lezzetli gösterecek olan renklerden çok farklıdır. Yüzünüz biraz renklendiğinde pastel renkli rujlar bile işe yarayacaktır.Eğer amacınız güçlü bir kadın imajı çizmekse, klasik mat kırmızı rujdan vazgeçmeyin.

Dudaklara acil bakım
Önemli olan dudaklarınızı nemli tutabilmek. Bunu yapmak için çok fazla su içmek gerek. Dudaklarınızı sürekli nemli tutmak için bir makyaj hilesi de, nemlendiriciyi dudaklarınıza sürmek ve kuru bir diş fırçasıyla fırçalamaktır.

Parlak mı, mat mı?
Bu ateşli bir tartışma konusu. Parlaklığı savunan makyaj uzmanları bir rujun ne kadar şeffaflığı varsa dudaklara o kadar çok boyut ve gerçeklik verdiğini savunuyor. Matlığı savunanlar ise sıcak pembe ve gerçek kırmızı gibi bazı renklerin mat varyasyonlarının daha güzel durduğunu savunuyor. Eğer ille de mat ruj kullanmakta kararlıysanız, nemlendirici özelliği olan rujları seçin. Önce dudaklarınıza nemlendirici sürün ve daha sonra rengi parmaklarınızla dudaklarınıza yedirin.

Ruj sürme tüyoları
Ruju parmaklarınızla veya doğrudan tüpten sürerseniz, dudaklarınıza daha doğal bir hava verebilirsiniz. Dudaklarınızın şeklini iyice bilmelisiniz. Ruju ortadan başlayarak sürün. Ruj fırçasını ileri ve geri hareket ettirin. Turuncu tonları dişlerin sararmış gözükmesine neden olabilir.

Yumuşak dudaklar
Çantanızda her zaman iyi cinsinden bir nemlendirici bulundurmalısınız. Yazın nemlendiriciler tedavi ürünü olmaktan çıkıp makyaj malzemesi haline dönüşüyor. Ruj sürmeyi sevmeyen biri olsanız dahi dudaklarınıza sadece nemlendirici sürererek muhteşem bir görüntüye sahip olabilirsiniz.

Kadınların en sık kullandığı makyaj malzemesi tabiki ruj. Bu hiç de şaşırtıcı değil çünkü ruj hem çabucak ve kolayca uygulanan bir malzeme hem de yarattığı etki inanılmaz. Ama dudaklarınızın mükemmel görünmesini sağlamak biraz özen gerektiriyor. İşte yapmanız gerekenler…

Ruju sürmeden önce dudak üzerindeki sertleşmiş kabukları temizleyin.Rujun dayanıklı olması ve mat bir yüzey elde etmek için dudaklarınızı hafifçe pudralayın.Dudaklarınıza dudak kalemi ile çerçeve çizin.Dudaklarınızın içini, bu çizgiye kadar doldurmak için bir dudak fırçası kullanın.

Daha kalıcı bir sonuç istiyorsanız dudaklarınızı toz pudra ile pudralayın ve rujunuzu yeniden sürün.
Dudaklara parlatıcı sürerek bitirin.

Ve birkaç ipucu…Rujdan önce ince bir fondöten tabakası uygulamak renk değişimini önler
Parlak ve açık renkler dudakları vurgular ve daha büyük gösterirken, koyu ve mat tonlar dudakları daha küçük gösterir
Daima ruj tonunuza yakın bir dudak kalemi seçin
Dişlerde ruj kalmaması için kağıt mendille kurutun.
Gün ilerledikçe topaklanma veya dağılma olmaması için pamuklu çubuk ile köşeleri düzeltin.Aslında pek azımız biçimli dudaklara sahibiz. Ama birkaç makyaj hilesi ile kusurları gizleyebilir, mükemmel bir görüntü yaratabiliriz.

İnce dudaklar
Rujunuzu doğal konturun hemen dışına uygulayarak ince dudakları dolgunlaştırın.Dudakları ince bir toz pudra tabakası ile pudralayın. Ruju sürün. Açık tonlardaki rujları tercih edin.

Kalın dudaklar
Dudaklara önce bir miktar fondöten sürün. Doğal konturun içerisinde dudak çizgisinin sınırlarını ortaya koyarak dudakları inceltin ya da dudakların dışına daha açık renk, dudakların ortasına daha koyu renk uygulayın. Çok parlak veya açık renklerden kaçının.

Normal dudaklar
Eh, bu durumda pek bir çabaya gerek yok. Dudaklara önce bir miktar fondöten uygulayın. Doğal contour çizgisi üzerine dudak çizgisini yapın. Dudaklarda örtülmesi gereken hiçbir hata olmadığından arzu ettiğiniz renkleri kullanabilirsiniz.

Düşük dudaklar
Dudağın kenarlarına bir miktar fondöten ya da kapatıcı uygulayın. Daha sonra üzerine toz pudra sürün. Dudak kalemini doğal contour çizgisi üzerine sürün, ancak köşelere gelirken çizgiyi yukarı çekin.

Ve unutmayın - Daha açık ve daha pastel renkler dudakları daha büyük gösterir. Daha koyu ve mat tonlar ise dudakları daha küçük gösterir.

Mat rujları sevenlerin dudak kalemi kullanmasının tavsiye edilmesinin sebebi ise dudakların parlamaması. Sadece dudak kalemi ile dudaklara renk verilebildiğini söyleyen uzmanlar, “Ama burada dikkat etmeniz gereken bir nokta var; kalemi dudağınıza dik hareketlerle sürdükten sonra parmağınızla iyice dağıtmalısınız” diyor.

Çatlak dudaklar
Makyaja başladığınızda dudaklarınız çatlak olmamalı çünkü bunu bir anda gideremezsiniz. Ayrıca özellikle kışın, ruj seçiminizi dudak koruyuculu olanlardan yapmalısınız. Bazı pudralı rujlar güzel görünmelerine rağmen dudaklarınızı kurutabilir.

Ruj sürmek
Ruj sürmeye başlamadan önce ne kadar hafif makyaj yapıyor olsanız da dudak kalemi kullanmalısınız. Doğru sürülen bir dudak kalemi makyajın naturelliğinden hiç birşey eksiltmez. Önemli olan rengini doğru seçmek, süreceğiniz rujdan biraz daha koyu bir dudak kalemi kullanmalısınız. Dudaklarınız inceyse kalemi dudağın biraz dışından çekebilirsiniz ancak bunu abartmayın. Kalemin ucunun biraz küt olması daha yumuşak bir etki yaratacaktır. Keskin ve koyu renkte çekilmesi dudaklarızın doğallığını bozacaktır, günlük makyajda bundan kaçının. Dudak kaleminizi rujun üstünden de sürebilirsiniz, bu iki rengin daha iyi kaynaşmasını ve çizginin yumuşamasını sağlar.

Sonbahar: işte bakım zamanı!

Sonbahardaki ani hava değişimi, yaz boyunca yıpranan yüzünüz, tırnaklarınız ve saçlarınızın özel bir bakıma ihtiyaç duymasına sebep olur. İşte bu yüzden, tepeden tırnağa bakıma girmenin tam zamanı!..
* Şiddetli sıcaklar vücudun nem dengesini bozar ve vücudun elastikiyetini bozar. Sonbahardaki hava değişimi de cilt sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. Bu yüzden cildi temiz tutmalı; peeling yapmalısınız. Peeling, yaz boyu biriken ölü hücrenin yok olmasını sağlar.

* Sivilceli cilde sahip olanların sorunları, güneş ve deniz suyunun etkisiyle azalır. Ancak sonbaharda hava sıcaklığının değişmesiyle ciltte kuruma, ardından da aşırı bir yağlanma olur. Akne sorununuz varsa bir dermatoloğa başvurup uygun ürünler alın.

* Soğuk hava, nem ve hava kirliliği, bölgesel kızarmalara neden olur. Böyle bir şikayetiniz varsa kil maskesi kullanabilirsiniz. Maskeyi uyguladıktan sonra 15-20 dakika cildinizde bekletip yıkayın.

* Haftada bir gün buhar banyosu yapın. Bir litre suyu kaynatıp başınızı havluyla örtün ve 20 dakika yüzünüzü tutun. Gözenekleriniz açılacak ve cildiniz temizlenecek! Cildiniz yağlıysa, suya nane yaprağı, kuruysa papatya ilave edin.

* Yazın kullandığınız bakım kremlerini sonbaharda değiştirmeniz gerekebilir. Çünkü dış etkenlerden yıpranan cilt, daha yoğun bir bakıma muhtaç kalabilir.

* Deniz, kum ve havuz etkisiyle yıpranan saçlar da bakım ister! Saçlarınızın kırıklarını temizletin. Ve besleyici bir bakım uygulayın. Bakım sonrası saçınıza ılık bir havru sarın ve bekletin.

* Tatil dönüşü kendinizi eve kapatmayın, depresyona girmeyin! Yürüyün, koşun, bisiklete binin...